Dünya üzerinde yaşayan bütün canlıların mutlaka bir varlık sebebi vardır. Namı ile anılan canlılar bize yaşamdan dersler verir. Aslan, cesaretin semboludür, cesur insanların varlığı ile insanlar büyük keşifler yapmışlardır. Kısıtlı imkanlar ve başedilmesi zorlu koşulların üstesinden gelmenin ilk öğesidir cesaret.

Arı gibi çalışkan olmak, insanların kollektif çalışmanın modelini oluşturduğu bir düzenin kurulmasında örnek aldığı canlılardır. Bu canlılar kollektif yaşamın en güzel örneklerini asırlardır bize sunmaktadır. Bu canlıların kurmuş olduğu muazzam düzeni hala kuramamış pek çok insan topluluğu dünya üzerinde mevcuttur.

Karıncalar, disiplin ve düzenin örnek alındığı canlılardır.Kendilerinden büyük düşmanlarını alt etmede düzen ve disiplinle nasıl avantajlı konuma geldiklerini anlamak için onları gözlemek yeterlidir. Günümüzün ordularında kurulmuş askeri disiplin ve hiyerarşi, bu canlılardan insanlara örnek olmuştur.

Bu örnekler karada , suda ve havada yaşayan pek çok canlıda mevcuttur. Doğanın kendi içindeki düzen biz insanlara doğru yaşamanın yollarını göstermektedir.

Bugünkü yazımı bir hikaye ile süslemek istiyorum.

Günlerden bir gün köylerden birinde , bir adamın eşşeği kör bir kuyunun içine düşer, niye düşer nasıl düşer diye sormayın, eşşek bu düşmüş işte…

Zavallı hayvan saatlerce kuyunun dibinde anırıp durmuş, sesimi bir duyan olur da beni kurtarır diye. Nihayet eşşeğin sahibi anırma seslerini duyup kuyunun başına gelir.

Bakar ki zavallı eşşeği kuyunun dibinde acı içinde kıvranıp duruyor, mahzun bakışları ile ona yardım etmesi için adeta yalvarıyor . Eşşeğini kurtarabilmek için bir hal çaresi düşünürken yakındaki köylülerden yardım çağırmak gelmiş aklına.

Köylüler toplanıp kuyudan eşşeği nasıl çıkarırız diye düşünürken , bakmışlar ki zavallı hayvan yaralı , belki de kırığı çıkığı vardır , çok acı çektiği de belli, artık kurtarılsa da pek işe yaramaz düşüncesi ile eşşeği kuyudan çıkarmaktan vazgeçmişler ve üzerini toprakla doldurup kuyuya gömmeye karar vermişler. Başlamışlar kuyuya toprak atmaya. Herkes kuyuya toprak doldurmaya başlamış .

Zavallı eşşek üzerine gelen toprakların şoku ile ha bire silkelenmeye başlamış , üzerine gelen toprakları her seferinde silkelenerek üzerinden atmış. Köylüler toprak atmış o silkelenmiş.

Derken bir süre sonra eşşek ayaklarının altına aldığı topraklar sayesinde biraz biraz yükselmiş ve köylüler şaşırmış bu duruma, üzerini toprakla örtmeye çalıştıkları eşşek onların attığı toprak sayesinde giderek yükselip kuyudan çıkmayı başarmış…

Sevgili okurlar, üç gündür dünyanın en cefakar ve insanoğluna en faydalı hayvanlarından biri olduğunu düşündüğüm ve çok ta sevdiğim bir canlı olan eşşek üzerine çeşitli yazılar yazdım, durup dururken nereden çıktı bu eşşek hikayeleri diye merak edenler olmuştur. Şahsen yaşadığım

olaylardan edindiğim deneyimler neticesinde küçümseyerek bazen tiye aldığımız eşşek üzerinden bile çıkaracağımız hayat dersleri vardır diye düşünmekteyim.

Hani derler ya ‘’ eşşek olursan semer vuran çok olur ‘’ kendimizi başkalarının kötü amaçlı kullanımlarına sunmadan, dik durmanın , onurlu kalmanın, başarılı olmanın yolunu bu hikayelerden çıkaracağımız derslerden de öğrenebiliriz.

Hayat bazen üzerimize abanır, yüklenir. Üstümüzü toprakla örtmeye çalışanlar olur, bunlarla baş etmenin yolu sızlanmak değildir. Düşünüp silkinmek kurtulmak için iyi bir yoldur. Karanlıklardan, kör kuyulardan kurtulmanın bir yolu da üzerimize atılan toprağı üzerimizden atmaktan geçmektedir.