Eski adı Halikarnossos olan Bodrum, Ege ve Akdenizin birleştiği noktada yer almasından ötürü, yörede yerleşim çok eski dönemlere, M.Ö. 5.000 li yıllara kadar uzanmaktadır. Bu yöreye Antik Çağda Karia denilmektedir. Yerli halk Karlar, Lelegler’dir.Kazılardan ortaya çıkarılan mezarlardan ve onlara ait buluntulardan Myken’lerin de burada yaşadıklarına işaret edilmektedir.
Halikarnossos’lu tarihçi Heredotos ( M.Ö.484-425 ) ,Karya’lıların anakaraya adalardan geldiğini söylemiş ve kentin kuruluşunu İon kolonistlere bağlamıştır.Mora yarım adasının ( Peleponnesos ) doğusundan , Trozien ‘den gelen Dor’ların da bu yöreye yerleştiğini ve bugünkü Bodrum kalesinin olduğu yerde tutunduklarını söylemiştir.
Homeros ve İlyada destanında yörenin halkı olan Karya’lıların Troialı’larla birlikte Yunanistandan gelenlere karşı kenti savundukları dile getirilmektedir. Halikarnossos Dor kolonistlerin kurduğu Dor Birliğinin ,Knidos, Kos, Lindos , Kmiros, İasos’dan sonra altıncı üyesidir. Birliğin merkezi olan Knidos’ta tanrı Apollon onuruna düzenlenen oyunlarda kazandıkları üç ayaklı bronz kazanı tapınağa sunmadıklarından tanrı Apollon’a saygısızlık ettikleri savı ile Dor birliğinden çıkarılmıştır.Bunun üzerine Halikarnossos İon’lara yakınlaşmış ve M.Ö. V .yüzyılda siyasi ve ekonomik yönden bir İon kenti görünümünü almıştır.
M.Ö.VI.yüzyılın başlarında Karya’nın tümü gibi Halikarnossos ‘da önce Lydia’lıların daha sonraları Pers’lerin ve Spartalı’ların eğemenliğine girmiş.M.Ö. 334 yılında büyük İskender, Sparta hakimiyetine son vermiş ve Halikarnossos bağımsızlığına kavuşmuştur.M.S.133 yılında Roma’nın Asya Eyaletine bağlı küçük bir kent olarak varlığını sürdüren Halikarnossos ,önce Bizans İmparatorluğunun daha sonra da Selçuklu devletinin eğemenliğine girmiştir.1523 yılında Kanuni Sultan Süleyman tarafından da Osmanlı topraklarına katılmıştır.
Tarihsel süreçte pek çok uygarlığın etkisinde kalmış olan Halikarnossos doğu ile batı kültürünün yoğrulduğu ve kaynaştığı Anadolu’nun en özel yerleşim yerlerinden biridir.Şimdiki adı ile Bodrum’un dünya turizimi için önemli sayılan bir turistik merkez haline gelmesinde, Ege ve Akdenizin birleştiği noktada olması ,kuzeyde Güllük körfezi ,güneyde Gökova körfezlerinin birleştiği yarımada üzerinde yer alması , dantel gibi işlenmiş ve iç içe geçmiş dünya harikası koylarının varlığı , Ege’nin sahip olduğu ekolojik bütün doğal güzelliklerin mevcudiyeti , zengin arkeolojik kalıntılarının varlığı ve yöre de yaşayan halkların gelişime açık yüzleri , bu gelişimin önemli etkenleri olmuştur.
Bordum , kültürel ve sanatsal yönden de Türkiye’nin önemli yörelerinden biridir. Çok eski dönemlerden günümüze kadar uzanan süreçte yaşanmış bütün önemli olayların yansıdığı sanat yapıtlarının zenginliği, müzelerimizin en değerli hazinelerini oluşturmaktadır., hatta dünya müzelerinin en nadide eserleri bu bölgelerden kaçırılarak, çalınarak oluşturulmuştur. Dünya mirası sayılan bu eserlerimizin bir an önce ait olduklara yerlere iade edilmeleri için yapılan çalışmaları takdir ediyorum fakat yeterli de bulmuyorum. Daha güçlü ittifaklar kurarak bu hazinelerimizi geri almalıyız.
‘’ Yemeyenin malını yerler ‘’ deyimini tam da bu konuda söylenebilir. Osmanlı döneminde birkaç taş diye tabir edilen bu arkelojik hazineler batılı devletler tarafından binbir entrikalarla yurdumuzdan kaçırılmıştır. Bu hırsızlıklar diplomatik dokunulmazlık ve bilimsel çalışmalar şemsiyesi altına gizlenerek gerçekleştirilmiştir. Bacasız sanayi olarak tabir edilen Turizm sektörünün en önemli malzemesi tarihi değerler ve doğal güzelliklerdir. Maalesef biz bu değerlerimizi koruyamadık ve koruyamamaktayız. Ekolojik Sit Alanı , Arkeolojik Sit Alanı , Doğal Sit Alanı adı altında korumaya çalıştığımız bu zenginliklerimiz, gözünü rant bürümüş vatan millet düşmanları tarafından acımasızca katledilmektedir ve mevcut idareler bu talana engel olamamaktadır.
Bütün dünyanın imrenerek seyrettiği ve görmek için can attığı cennet koylarımız beton istilasına uğramış ve yeşil doku talan edilmektedir. Rant oluşturmak için verilen savaş, rantçılar lehine sürmektedir. Bu savaşın dönüşümü için bir bilincin oluşması zorunludur. Turizm yatırımları talansız da gerçekleşebilir . Koyların sadece belli insanların kullanımına tahsis edilmesi turizimin geneline ihanettir. Bu talana dur demek, bu değerlerimize sahip çıkmak önemli bir vatandaşlık görevidir. Halk yeterli bilince sahip olduğunda bu talan önlenebilecektir. Tek dileğim bu bilincin bir an önce oluşmasıdır. Bodrum’dan kaleme aldığım bu yazının devamı gelecektir. Saygı ve sevgilerle…