M.Ö. 2800-2160. Daha önceki Devlet döneminde Saray ve tapınak müziği ile halk müziği birbirinden ayrılmıştır. Müzikte perde şuurunun gelişmesi, hecelerle adlandırıldığını ilk sefer Mısır’da görmekteyiz. Orta Devlet safhası M.Ö. 2160-1580 seneleri arasındaki dönemi kapsar. Kazılarda bulunan flüt kalıntıları Mısırlıların büyük aralıklı gamlar kullandığını göstermektedir. Çalgılar daha gelişmiş, değerli gereçlerden yapılmıştır. Yeni devlet safhasında ise ordu müziği canlandı, metal ziller, davullar ve deniz kabuklarından zillerle zenginleştirildi. Geç dönemde ise kadın müzikçiler değişik bir dans ve eğlence müziği geliştirdiler. Daha önceki çağlara ait 9 telli lir, büyük defter, çıngıraklar, bugünkü darbukaya benzeyen davul türlerine , Anadolu kaşıklarına benzeyen kastanyetler katıldı.

Mısır uygarlığı, İ.Ö. 4000′lere uzanan üç ayrı döneme ayrılır. Eski Krallık, Orta Krallık ve Yeni Krallık adı verilen bu dönemlerde tarımda, politikada, yönetimde, bilimde, eğitimde, edebiyat, mimari ve görsel sanatlarda büyük aşamalar yapılmıştır. Mısır tarihinde müziğin önemini, kazılarda bulunmuş çalgılardan, tapınak duvarlarındaki resimlerden öğreniyoruz. Mısırlıların gelişmiş bir dans kültürü olduğu, özellikle kadınların şarkı söyleyerek dans ettikleri de belgeleniyor.

Tanrı Osiris’in ölümünü ve yeniden doğuşunu kutlayan törenlerde rahiplerle halkın bir arada dans ettiği, bu dansların şarkı, çalgı eşliğinde ve dramatik olarak yorumlandığı biliniyor. Özellikle üçüncü hanedan döneminde büyük bir zenginliğin doruğuna ulaşan Mısır’da müzik, daha karmaşık ve canlı bir kimlik kazanır. Çalgı çalmak kahraman erkeklere değil, nazlı kadınlara yaraşır inancıyla büyük şölenlerde, kadınlardan oluşan müzik topluluklarına rastlanır

Mısır’lılar da müzik, gizemli çağrışımlar yaptığı kadar gündelik yaşamın da bir parçası ve eğlence aracı olmuştur. Başta flüt ve arp olmak üzere; davul, def, darbuka, sistron gibi vurma çalgılar; çifte flüt, trompet gibi üflemeliler ve üçgen arp, çitara gibi telli çalgılarla, su basılarak işleyen org, eski Mısır’ın önemli çalgılarıdır.

Eski müziği araştıran müzikologlar arp’ın ilk vatanının Eski Mısır olduğunu söylemektedirler. Hiyoroglif yazıtlarda Mısırlı ressamlar ışık ( Ateş ) tanrısını arp çalarak tasvir etmişlerdir. Mısır Ehramlarında arpa benzer alet şekillerin geçmişi M.Ö. 6.000 li yıllara kadar uzanmaktadır. Ehramlarda bulunan hiyoroglif yazıtlar arasında ‘’ arpçı ‘’ ‘’ muganni’’ ‘’ rakkas ‘’ işaretleri de vardır. Bu da göstermektedir ki , Eski Mısır’da büyük popülerliğe sahip Arp, çok eski devirlerden yanı Ehramların yapılmasından çok daha önce bile kullanılmaktaydı.

Mısır arpları çeşitli ölçülerdedir. Küçük, elde tutularak ve yürürken çalınan boyda, insan boyundan uzun, çok telli olanları ve dini törenlerde çalınan daha büyük boyutlarda olan çeşitleri mevcutmuş. Teller bükülmüş hayvan bağırsaklarından yapılmaktaydı. Mısır ‘da arpı ‘’ müzik aletlerinin şehzadesi ‘’ olarak adlandırmışlardır. 1929 yılında Ur kazılarında 68 kadının iskeleti çıkarılmış ve ellerinde arp’a benzer bir müzik aleti bulunmuştur. Asur devrine ait köşeli arp, Mısır’dan İran’a , daha sonra da İspanya’dan Kore’ye kadar geniş bir coğrafyaya yayılmıştır. Günümüzde Mısır’da arp’lar milli müziğin icrasında halen kullanılmaktadır.

Bundan 8.000 yıl önce kullanıma başlamış bir çok çalgının günümüzde hala kullanılıyor olması ve varlığını sürdürmesi , bu çalgıların teknik olarak iyi planlanmış olduğunun kanıtıdır.