Geçtiğmiz günlerde, Yenimahalle köyünde bulunan annemin evinin bahçesinde, ektiğimiz sebze ve meyvelerin diplerini temizlerken, uzun süredir el atmak istediğim bir işe soyunma gücünü kendimde buldum. Doğa ile meşgul olmanın, toprağa dokunmanın insana güç ve enerji verdiğini hep sözleriz, ben bunu tam manası ile o gün yaşadım. O gün uzun süreli yorucu bir işle uğraşacak enerjiden ilk başlarda yoksundum , ne zaman ki sebze meyvelerin diplerine eğilip, toprakla haşır neşir olmaya başladım bir anda enerji yüklendiğimi fark ettim . Bir yıl önce temizlediğim , bahçe çitlerini sarmış böğürtlen dikenlerini , sökmeye kendimde bir cesaret buldum.

Geçtiğimiz yıl bayağı bir şekilde kesmiş olduğum dikenler bu sene o kadar çoğalmış ve gürleşmişler ki daha ilk çapa darbelerinde işimin ne kadar zorlu geçeceğini anladım. Küçük bir ormana dönmüş dikenlerin arasında ne kadar zaman harcadığımı unutmuş perişan bir vaziyette çapa sallarken aklımdan geçen ‘’ dallları kesmek , dikenlerden kurtulmanın yolu değilmiş, asıl olan kökünden sökebilirsen amacına ulaşabilirsin ‘’ türü şeyleri kendi kendime telkin ediyordum. Fakat kökleri sökmek dalları kesmek gibi değil ki , muazzam bir dirençle karşı karşıyasın . Kökler toprağın derinliklerine nüfuz etmiş ve çelik gibi sertleşmişler aynı yere defalarca darbe indirmen lazım , kökü yerinden çıkar için .

15 Temmuzun yıldönümüne rastlayan bu günlerde yaşadığım bu küçük bahçıvanlık deneyiminden aslında hayat dersleri çıkardım kendime. Herhangi bir şeyin gücü aslında köklerindedir. Kökler ne kadar yıllanmışsa kuvveti ve bağları o kadar gelişmiştir. Bir ulusun en önemli kuvvet kaynağı geçmişidir. Atalarımızın diktiği çınarın kökleri asırlardır Anadolunun bağrından arzın merkezine doğru bir ağ gibi toprağa sarılmıştır. Bu köklerden kopmazsak hiçbir güç bizi bu dünyadan silemez.

Dikkat ederseniz ikinci dünya savaşı sonrası Türkiye Cumhuriyeti düşmanı güçler bizi köklerimizden , geçmişimizden kopmamıza yol açacak sinsi planlarını uygulamaktadırlar. Türk insanını savaş meydanlarında dize getiremeyenler, bizi dilimizden , dinimizden , geçmişimizden, özümüzden ayırmak için hain planları sıra sıra uygulamaya sokuyorlar. FETÖ terörü de bu şekilde uygulaya sokuldu.

Dilimizi unutturmak için eğitim sistemimiz dejenere edilip , yabancı dilde eğitim çalışmaları sistematik olarak uygulamaya sokuldu.

Dini argümanlar kullanılarak insanımızın saf duyguları üzerinden planlar yapıldı, İslamiyetin gerçek değerleri gözlerden kaçırılarak , takiyye sanatı marifetiyle gerçek hedefleri ni gizleyerek, ana hedefe kilitlendiler.

Türk Musıkisı çeşitli sebepler ileri sürülerek unutturulmaya çalışıldı, medya üzerinden Türk Müziği yayınları yerine yabancı kaynaklı müzikler empoze edilmeye başlandı. Milli müziğimiz ve milli kültürümüz küçümsendi . Gençlerin musıkimiz ile ilgilenmeleri teşvik edilmedi.Okullarımızda batı müziği öğretilirken Türk Müziği geçiştirildi. Konservatuarlarda müzik eğitimi gören geleceğin müzik öğretmenlerine Türk Müziği yerel müzik diye aşağılayıcı duygular yayıldı.

Ancak gerçek böyle değil . Bilimsel olarak ele alındığında DİLİMİZ- DİNİMİZ- MÜZİĞİMİZ- MİLLİ KÜLTÜR’ümüzün gerçek değeri ortaya çıkmaktadır. Başka medeniyetlerin emsal değerleri ile boy

ölçüştüğünde bizin değerlerimizin daha üstün olduğu çok yerde kanıtlanmıştır. Bu değerlerimiz bizim en kıymetli hazinemizdir. Bu değerlerimize sahip çıktığımız sürece var olacağız.

Mustafa Kemal Atatürk’ün bu doğrultuda geleceğimizi emanet ettiği gençliğimize mesajını unutmamız lazımdır.

…………………….

…………………….

Ey Türk istikbalinin evladı ! İşte bu ahval ve şerait içinde dahi , vazifen; Türk İstiklal ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur !

20 Ekim 1927