İki karşıt duygu bir arada olmaz diye düşünebilirsiniz. Normalde de bu böyledir. Ancak her türlü olumsuz koşullar altında mutlu olan veya mutlu görünenler yok mudur? Öte yandan tüm gereksinimleri karşılanmış, amaçladıklarına ulaşmış olduğu halde mutsuz olanlara sıkça rastlarsınız.
Bunlara yaşamış birer örneği, yakın geçmişten ve tarihten verelim. İlki Edgar Allan poe. Amerikalı şair ve öykü yazarı. 19 Ocak 1809'da Boston'da doğdu, 1849'da Baltimore'de öldü.
Bugün ABD'nin ilk büyük yazarı kabul edilse de yaşamı boyunca küçümsenmiş ve yanlış anlalışmıştır. O kadar ki , cenaze törenine sadece dört kişi katılmıştı,
İki yaşında öksüz kaldı. Bir tarım işleticisinin yanında büyüdü. Gençlik döneminde babalığının verdiği işi, üniversiteyi, Askeri okulu art arda terk etti. Para kazanmak için öykülerini New York'ta yazmaya başladı.
1836'da kuzeni Virgina Clem ile evlendi. Sağlığı çok iyi değildi ve gittikçe bozuldu. Karısı da hasta, tüberküloz idi. Yaşamları boyunca yokluklar ve olumsuzluklardan kurtulamadılar. İleride dünyanın en büyük şair ve hikayecilerinden biri olacak yazara, yaşarken kimse bakmıyordu. 
O kendi büyüklüğü içinde yalnızdı. Ama karısı ile mutlu idiler. Mutluluğu yokluk içinde, açlık içinde ve hastalık içinde buldular. karısı kan tükürüyordu. Odaları soğuktu. Isıtamıyorlardı. Ancak sıcak yatağında kocası ile birlikte olduğu sürece mutluluğun tadına varıyorlardı. Onları mutlu eden birbirlerinin değerini bilmeleri, amaçlarının birlikte yaşamak olduğuna inanmaları idi.
Diğer örneğimiz Büyük roma İmparatoru Neron. 13 Ekim 54'de tahta çıkmadan önceki gelişmeler oldukça ilginç. Önce  anne İmparator Clauduis ile evlendi ve onun Neron'u evlat edinmesini sağladı. Clauduis'in kızı Octavia ile nişanlanan Neron 53'de onunla evlendi.
İmparatoru zehirlettikten sonra Burrus ve bir süre eğitmenliğini yapan Seneac gibi iki yetenekli adamı yanına alarak Roma'nın hakimi oldu. 
İlk beş yıl çok başarılı geçti. Savaşlar kazanmış, barış görüşmelerini kendi lehine sonuçlandırmış, Yunanistan ile diplomatik bağları güçlendirmişti. Cariyeler içinde saltanatını, sahte bir mutluluk içinde sürdürüyordu. Mutsuzdu, çünkü ne yapacağını bilmiyordu. Bir amacı yoktu. Çok ağır vergi politikaları uyguladı. Önceki imparator Clauduis'in oğlu, Britianicus'u tehlikeli görerek zehirletti. Annesinin vesayeti dayanılmaz bir hal almıştı. Annesini de öldürttü.
O tarihten sonra ana katilliği aklından hiç çıkmadı. Senatoda Neron'a duyulan hoşnutsuzluk giderek arttı. Hükümdarlığı bir terör havasına büründü. Bunun sonucu isyan olayları patlak verdi. Neron halk düşmanı ilan edildi.
Geride kalan arkadaşlarıyla Romanın varoşlarına kaçtı. Roma'yı yaktığı hikayeleri günümüze kadar gelir. Bu eylemi bir kapristen öte içinde bulunduğu ruhsal çöküntünün meydana getirdiği acılardan kurtulmak hamlesi olarak görülebilir.
Muhafızlar onu tutuklamaya geldiğinde o çoktan kendini hançerlemişti. Poe'lere ender rastlarsınız fakat çevrenizde mutlaka bir kaç Neron vardır. Mutlu olma adına pek çok nedeni olduğu halde onların farkına varmayan, tadını çıkaramayan, başka arayışlar içinde olan mutsuzlar görebilirsiniz. Onlar kendileri kadar yakınlarını da mutsuz ederler.
ANNABEL LEE
Seneler,seneler evveldi;
Bir deniz ülkesinde
Yaşayan bir kız vardı,bileceksiniz
İsmi Annabel Lee;
Hiçbir şey düşünmezdi sevilmekten
Sevmekden başka beni.
O çocuk ben çocuk,memleketimiz
O deniz ülkesiydi,
Sevdalı değil karasevdalıydık
Ben ve Annabel Lee;
Göklerde uçan melekler bile
Kıskanırdı bizi.
Bir gün işte bu yüzden göze geldi,
O deniz ülkesinde,
Üşüdü rüzgarından bir bulutun
Güzelim Annabel Lee;
Götürdüler el üstünde
Koyup gittiler beni,
Mezarı ordadır şimdi,
O deniz ülkesinde.
Ay gelip ışır hayalin eşirir
Güzelim Annabel Lee;
Bu yıldızlar gözlerin gibi parlar
Güzelim Annabel Lee;
Orda gecelerim,uzanır beklerim
Sevgilim,sevgilim,hayatım,gelinim
O azgın sahildeki,
Yattığın yerde seni .
Edgar Allan POE
Çeviren : Melih Cevdet ANDAY

- kralbet giriş - - - - -