Kültürün ve sanatın etkileri siyasette kazanım ve barışı getirmektedir. Bunun en güzel örneği Birleşmiş Milletler toplantısının 1953-1954 dönemi açılışında yaşanmıştır.

BM ‘de Kıbrıs’la ilgili Türkiye aleyhine bir karar tasarısı görülmekteymiş. O ara dünyaca ünlü orkestra şefi Leopold Strokovski , Adanan Saygun’un bestelemiş olduğu Yunus Emre Oratoryosu’nu açılışta seslendirmek istiyor. BM 1953-1954 döneminin açılış töreni Yunus Emre Oratoryosu ile yapılıyor. Oratoryonun orkestra tarafından büyük bir başarı ile icra edilmesi öyle büyük bir etki yaratıyor ki, Kıbrıs tasarısını görüşmeye giren temsilcilerin büyük bölümü BM ‘ deki temsilcimizi salona girerken alkışlarla karşılıyorlar. Hatta bir kısmı oratoryonun melodisini ıslıklarla koridorlarda çalıyorlar. Ve o görüşmelerden Türkiye başarı ile çıkıyor.

Toplumları etkileyen büyük olaylarda (savaş , doğal afet vs.) müzik istisnasız kurtarıcı melek gibidir. Müziğin gücü yeri geldiğinde savaşanlara moral , motivasyon , yeri geldiğinde afetler sonrası yaraların sarılmasında afetzedelere ilaç olmaktadır. Çok yakın bir örnek Kızılordu Korosudur. Suriye’ de savaşan Rus askerlerine moral vermek amaçlı bir konsere giderken bir uçak dolusu müzisyen yaşamını yitirdi.

Ülkemiz dahil bütün dünyada siyaset arenasına çıkanların ilk işleri müziğin birleştirici boyutunu kullanabilmeleri acısından , bu amaca uygun düşecek bir müzisyen bulmak oluyor. Halka seslenerek oy isteyecekleri bütün ortamlarda kitleleri ilk olarak müzikle birleştirip, uygun kıvama getirmeye çalışırlar. Söylemleri ne olursa olsun, ister hümanist duygularla barışçıl, ister şövanist duygularla sertlik yanlısı , tarzlarına uygun düşecek bir yaklaşımı destekleyen bir şarkıyı marş haline getirmektedirler. Kampanyalarında müzik olmasa aslında çok çıplak kalırlar. Bu çıplaklıkla hiçbir zaman gerekli etkiyi bırakamazlar. Siyasetin halktan topladığı oylarda, müzik, azımsanmayacak bir katkı sahiptir.

Siyateçinin belirlenmesinde katkılar sunan müzik , bu desteğinin karşılığını belki kişisel olarak almaktadır. Fakat inancım şudur ki ; geri kalmış toplumlarda siyasetçi yetkili konuma geldikten sonra sanata ve sanatçıya sırtını dönmektedir. Sanat ve sanatçının genelde tavrı eleştireldir. Yanlışa karşı duruşlar ilk olarak bu kitlelerden gelmektedir. Sorgulayıcı ve eleştirel tavırlar otorite tarafından hoş karşılanmaz. Müzikal duruşları ile otoriteye boyun eğmeyen pek çok müzisyen çeşitli yaptırımlara maruz kalmaktadır. Siyasetçi gözüyle müzik işlerine yarayınca iyi, yaramayınca kötü olabilmektedir.