Hani bir tabir vardır ,  ‘’kelam etmesini biliyorsan konuşta  alim sansınlar, kelam etmesini bilmiyorsan sus’ta  adam  sansınlar ‘’

Bize bir haller oldu, kerameti kendinden menkul bir takım insanların televizyonlarda  gündem oluışturmak ve toplumu belli yönlere sevk etmek vazifesi ile olur olmadık konularda akıllara ziyan konuşmalarını izledikçe  tüylerim diken diken oluyor.  Televizyonlarda  gündem yaratmak ve algı  oluşturma amaçlı düzenlenen tartışma konuları  ve bu konuları konuşmak üzere çağrılmış konuşmacıların yanlı tavırlarının neyi amaçladığını anlamamak için akıl yoksunu olmak lazımdır.

Beni hayretler içinde bırakan asıl mevzu , bu insanların büyük bir çoğunluğunun  anlı şanlı üniversitelerin  bol ünvanlı hocaları olmaları. İsimlerinin önünde Prof.Doç.Dr yazan bu insanlar yetiştikleri bilim ortamının tam aksi istikametinde bilimsellikten uzak söylemleri nasıl söyleyebiliyorlar anlamak mümkün değil. Ülkemizin geleceğini karartacak yön asıl burasıdır. Bu insanların yetiştirdiği nesiller ,  nasıl bir nesil olacak acaba ?  Sorunun cevabı aslında ortada  ‘’perşembenin gelişi carşambadan bellidir’’ .

Bu insanların neyi amaçladıkları konusunda ancak tahmin yürütebilirim. Birincisi  ;  daha yüksek mevkilere gelebilmek arzusu ile aslında kendilerinin de inanamadıkları şeyleri  söyleyerek dikkat çekmek ve belli  makamların gözüne girmek.

 İkincisi  çok daha feci ; Bu insanlar akıllarını bir yerlere emanet etmiş  ve uzaktan kumanda edilerek yön verilen insanlar. Aynı  bilim kurgu filimlerindeki robotlar gibi . Zaten bu başımıza gelen FETÖ belasının temel sebebi  bu değil miydi ?

Her iki tahminimde  birbirinden ürkünç.  Düşünsenize,  evlatlarımızı teslim ettiğimiz ülkemiz üniversitelerinde  uzaktan kumandalı robotların görev yaptığını .

Yalova üniversitesinden bir öğretim görevlisinin son günlerde  deve sidiği içilmesinin yararlarından bahsedebilmesi   kentimiz acısından çok talihsiz bir olaydır. Bu tip insanlarla  aynı havayı tenefüs ediyor olmak bile icimi acıtıyor. Ülkemizin  ve şehrimizin gelişimi  ve  dünyanın önde giden ülkeleri ile yarışmamız , üniversitelerimizin  bilimsel çalışmalara ağırlık vermesi ile sağlanabilir. Tarihsel köklerden kopmadan bilimsel çalışmalara uzanmak çok mu zor ?

Bu  günlerde  bilimsel çalışmaları ile öne çıkan akademisyenlerin sesini duyuracak platformlara ihtiyaç var. Yanlı yayın yapan  televizyon kanalları gerçek bilim insanlarına  ekranlarını açmadıkları için gerçek bilim insanlarının sesi duyulmuyor. Yani bilmeyenlerin  konuştuğu bilenlerin sustuğu günlerdeyiz.

Aklıma bir Nasrettin Hoca fıkrası geldi.

Nasrettin hoca bir gün pazara çıkmış , bakmış birisi papağan satıyor. Fiyatını sormuş  beşyüz lira demişler, hemen eve koşup kümesten besili bir kaz yakalayıp papağan satan adamın yanında kaldırıma oturmuş. Birisi gelip kazın fiyatını sormuş,  beşbin lira demiş , etrafta toplanan ahali gülmeye başlamış  hoca beşbin liraya kaz olur mu ?  demişler.  Hoca’da yanında duran papağanı gösterip;  ‘’  bu ufacık kuş beşyüz lira oluyorda bu koca kaz beşbinlira niye olmuyor  ‘’demiş.

Ahali  ‘’ aman  hoca efendi bu papağan lakırdı etmesini biliyor ‘’ deyince,  hoca da  cevap vermiş ;  O Papağan konuşmasını biliyorsa bu kaz’da sukut etmesini biliyor …