Ege’nin en güzel illerinden biri olan Muğla’ya doğru giderken Çine’den sonra Yatağan’a ulaşmadan hemen önce başka bir dünyadan geçiyormuş izlenimine kapılırsınız. Beşparmak dağlarından Gökbel dağına ve Madran’a kadar uzanan Gnays kayalarının oluşturduğu gizemli bir yerdir burası.Yaklaşık bir milyar yaşında olduğu bilinen bu taşların ilginç şekilleri insanın aklını başından alacak kadar enteresandır. Usta heykeltraşların şekil verdiği düşüncesi uyandıran bu kayaçlar Anadolunun en eski kayaç vadisini süslemektedir.Fosil kayaçların aldığı bu enteresan  şekillerin, Gökbel vadisinde milyarlarca yıl esen rüzğar ve yağışlar sayesinde  oluştuğu bilim adamları tarafından açıklanmaktadır, fakat bilimsel açıklamanın yanı sıra  bu kayalıklarla ilgili  mitolojik anlatımlarda , bu kayaçların mitolojik dönemde yaşamış  tanrıların marifetli elleri  ile şekillendiği  efsaneleri , binlerce yıldır yörede nesilden nesile aktarılmaktadır.

Efsaneye konu olan bu yerin içinden geçen ve yerel halkın Marsyas çayı olarak tabir ettiği Çine çayının hikayesi de en az bu kayaçlar kadar ilginç ve dramatiktir. Marsyas ,Yunan mitolojisinde Frigya’ lı ünlü bir satyr’dir, armoniyi icat ettiği söylenen Hyagnis’in oğludur. Efsaneye göre M.Ö. 4.000 yıllarında  tanrıca Athena  Menderes ırmağının kaynağında bir gölette yetişen uzun bir kamışa delik açarak ilk flüt’ü icat eder. Buluşu ile gurur duyan Athena ,  bu çalgıyı tanrıların önünde çalmak için düzenlenen bir ziyafete katılır. Şölende Aphrodite ve Hera , flüt çalarken Athena’nın yüzünün aldığı şekilden dolayı kendisiyle alay ederler ve bu duruma çok sinirlenen Athena ziyafet sofrasını terk eder . İda dağı eteklerinde bir durgun su kaynağında suya yansıyan görüntüsünde yüzünün aldığı şekli ve yanaklarının şişip çirkin göründüğüne kanaat getirip  flütünü fırlatıp atar ve fülütü kendisinden sonra kimse kullanmasın diye de  lanetler.

Bundan haberi olmayan  Marsyas o yörede dolaşırken bu flütü bulur ve çalmaya başlar. Bulduğu bu flütün sesine hayran olan  Marsyas , yeteneği sayesinde  kısa sürede  Flütü  büyük bir ustalıkla çalmaya  başlar ve  ünü kısa sürede bütün ülkeye  yayılır.

Marsyas’ın ulaştığı şöhretten rahatsızlık ve kıskançlık duyan   müzik tanrısı  Apollon , Marsyas’ı  herkesin önünde kendisi ile yarışmaya davet eder.  Yarışma ,tanrı Timilos’un dağı olan Bozdağ’ın eteklerinde ,Frigya kralı Midas’ın başkanlığındaki üç kişilik bir jüri heyeti ve halkın huzurunda yapılır. Lir çalmada  çok usta olan Apollon, kazanacağından emin olduğu için  yarışmayı kaybedene en büyük cezanın verilmesini ister.

Yarışma günü  Lir’ ini büyük bir ustalıkla çalarak  bütün izleyenleri etkileyen Apollon’a sanat ve su perileri olan müzler koro halinde eşlik ederler. Sıra Marsyas gelir , Marsyas’ta  flüt’ünü büyük maharetle kullanır ve çıkardığı harika ezgiler halk tarafından çok beğenilir ve çok alkışlanır.  Jüri üyelerin ikisi oyunu Marsyas’tan yana kullanırlar , bu durumda  Apollon’un yarışmayı kaybedeceğini  ve büyük cezaya uğrayacağı anlayan Jüri başkanı Kral Midas , tanrıların gazabına uğramamak için  iki oya denk  olan jüri başkanlık  oyunu Apollon’dan yana  kullanır. Böylece yarışma berabere kalmış sayılır. Beraberliği kabullenmeyen  Apollon bu durumu lehine çevirmek için  Lir’i çalıp aynı anda da şarkı söylemeye başlar ve  Marsyas’tan da Flüt’ü çalarken şarkı söylemesini  ister . Marsyas bu duruma itiraz eder. Flüt’ü üflerken aynı anda da şarkı söylemesinin teknik olarak mümkün olmadığını ve yarışmanın çalgıların icrası ile sınırlı olduğunu söyleyince de , Apollon  bir kurnazlık daha  yapar ve Lir’ini ters çevirerek çalmaya başlar ve çaldıktan sonra aynı şeyin  Marsyas tarafından da yapılmasını talep eder . Oyuna getirildiğini geç fark eden  Marsyas çaresiz  flütü ters çevirir ve üflemeye başlar  fakat ters taraftan üflendiği için Flüt’ten ses çıkmaz ve  Marsyas, Apollon gibi çalamayacağını belirtip mağlubiyeti kabullenmek zorunda kalır.

Yarışmayı kaybeden Marsyas Apollon tarafından bir zeytin ağacına astırılır ve derisi yüzülerek işkence ile öldürtülür. Flüt ustası Marsyas ‘ın acı ve haksız bir şekilde öldürüldüğüne şahit olan  sanat perileri ve müzler öylesine ağlarlar ki gözyaşları kayalıkların arasından akıp Marsyas çayını  oluşturur.Yaptığı zalimliğe daha sonra üzülen Apollon büyük bir pişmanlık duyar ve lirini kırıp bir daha hiç lir çalmaz.

Marsyas için dökülen gözyaşlarından oluştuğuna inanılan Marsyas çayı olarak anılan akarsu, günümüzde Çine çayı olarak varlığını sürdürmektedir ve Muğla ve Aydın sınırları içinde 359 kilometre boyunca  akan sularını  Büyük Menderes Nehrine döker.