Bütün iyi öğrenciler kendilerini gösterebilmek için çeşitli yollara başvururlar. Bunlardan en yaygını da öğretmenlerini zor duruma düşürecek sorular sormaktır.

          Bir gün bunlardan birisi öğretmeniyle tek mi çift mi oynamayı ve kurduğu plan gereği onu yanıltmayı amaçlar. Avucunda sakladığı fındıkların tek mi yoksa çift mi olduğunu soracak, ancak öğretmen hangi yanıtı verirse versin yanılacaktır. Nasıl mı? İşte öyle;

          Sol elini avuç yukarı bakacak şekilde masanın üzerine koyacak, ancak orta parmakların aralığını masada daha önceden hazırladığı deliğe denk getirecekti. Sağ elinin avucunda bulunan iki adet fındığı göstermeden diğer elinin üzerine koyacak ve soracaktı “tek mi? çift mi?” diye.

          “Tek” yanıtını alırsa iş kolayca hallolmuş olacaktı. Avucunu açtığında iki tane fındık ortaya çıkacaktı. Eğer çift denirse biraz uğraşması gerekecek, belli etmeden fındığın birini masadaki delik üzerindeki parmaklarının arasına kaydıracak ve aşağıya düşmesini sağlayacaktı. Sonra da avucunu açacak ortaya tek fındık çıkacaktı.

          Böylece öğretmen , hangi yanıtı verirse versin yanılmış olacaktı. Ama beklenen yanıt gelmiyor, öğretmen susuyordu. Öğrenci tekrar sordu; “Hocam tek mi, çift mi?”

          Sorunun tuzak olduğunun farkında olan öğretmenin yanıtı şu olur;

          “Sevgili yavrum sen de biliyorsun ki bu tamamıyla sana bağlı”

          Çocuğun yüzü kızardı. Başını önüne eğdi. Anladı ki öğretmeninin düzeyine ulaşması için önünde epey yol vardı.

          Burada hem öğrenci hem de öğretmen açısından alınası dersler var. İlk önce öyle aldatmaca ile ucuz yollardan üstünlük sağlamak veya öyle görünmek pek o kadar kolay değil. Birkaç kez istenilen sonuç alınsa bile eninde sonunda sert bir kayaya çarpılır ve foya meydana çıkar.

          İster öğretmen olalım ister sıradan bir kişi, karşılaşılan her soruda yanıt ne olursa olsun kesin bilinen bir şey olsa bile bir an düşünüp sonra konuşmak ta yarar vardır.

          Soru soran kim, onu ne kadar tanıyorum, sorunun içeriği açık seçik belli mi veya kuşku uyandıracak belirsizlikler var mı?

          Bütün bunları düşünürken doğru olduğu bilinenleri, gerçekleri söylemekten kaçınmamalı. Yeter ki karşıdaki anlayabilsin. Eğer ki o yetenekten yoksun olduğu sezinleniyorsa onun düzeyinde bir dilden konuşmak zorda kalmayı önler.

          Açık sözlülük, şeffaflık daima kazandırır. Polemikler ve kelime oyunları ile bilgiçlik taslayarak sağlanan sahte üstünlük uzun ömürlü olmayacağı gibi sahibinin tüm güvenilirliğini de yok eder.