25 Eylül günü kuzey Irak’ta yapılan referandum bizim evde bütün huzurumuzu kaçırdı. Her Türk vatandaşı gibi yurdumuzun geleceğini ilgilendiren her olumsuzluk doğal olarak bizim evde de yankı buluyor. Fakat bu son referandum oylaması tam manası ile uykularımızı kaçırdı. Zira oğlumuz Erbil’de Türk şirketlerinin yapımını sürdürdüğü bir elektrik santral inşaatında sorumlu proje mühendisi olarak görev yapıyor ve 24 Eylül günü İstanbul’a döndü ve Allah kısmet ederse 1 Ekim günü evlenecek ve birkaç gün sonra işinin başına dönecekti. Referandum sonrası yaşanan gelişmeler, dönüş sonrasını bulandırdı. Belirsizlik ortamı düğün neşemizi de gölgeledi. Bugün sanatla ilgili bir yazı tasarlamıştım heyhat yine güncel olaylara saplanıp kaldık.

Dikkat ediyor musunuz ? dünyanın en karışık ve kaotik bölgesi bizimde komşu olduğumuz Orta doğudur. Binlerce yıldır bu topraklar, din savaşları, medeniyet savaşları, mezhep savaşları, enerji savaşları altında inim inim inlemektedir. Bu savaşların daha ne kadar devam edeceğini kimse tahmin edemiyor.

Yüzyıllardır devam eden doğu ve batı medeniyetleri arasındaki çatışma, Hun İmparotoru Atilla’dan

1915 Çanakkale savaşına kadar karşılıklı olarak sürüp gitmiştir. Mustafa Kemal Atatürk’ün askeri dehası sayesinde Türk ulusunun zaferi ile sonuçlanan bu son savaştan sonra batılı güçler taktik değiştirmiş ve doğu batı arasındaki savaş artık şekil değiştirmiştir. İşin temelinde medeniyetler arası çatışma vardır. Son yüzyılda batılı güçler Ortadoğu milletlerinin dinsel,etnik, kültürel, mezhepsel farklılıklarını kaşıyarak büyük yaralar oluşturmuşlardır. Bölge ülkeleri içindeki bir birine düşman edilmiş guruplar, batılı güçlerin kullandığı KOÇBAŞI gibi çalışmaya başlamıştır. Bir dönemler TURUVA ATI zaferin kapısını aralamıştı , sanırım şimdi zafer KOÇBAŞI ile kazanılacak.

Dışarıdan gelecek saldırılara karşı birleşme potansiyeli olan bu güçler , batının şeytani planları sayesinde birbirlerini yok etmeye çalışarak aslında topyekun yok olmaya doğru hızla savrulmaktadırlar. İslamiyetin hakim olduğu ülkeler, başka dinlere mensup ülkelerin oyuncağı olmuş durumdadır. Silah batıdan, ilaç batıdan, gıda batıdan, zehir batıdan ,teknoloji batıdan…. Yarabbi ne kadar acı bir durum değil mi ?

Bilimi , kültürü ve sanatı yaşamın odağına koyabilmiş toplumlar diğerleri ile aradaki mesafeyi ne kadar açmışlar görüyor musunuz?

Bilim ve sanattır özgür düşünce ufuklarını açan , evrensel hukuku çağıran ve gerçek demokrasiyi var eden. Bu değerlerdir toplumları güçlü kılan.

Gelişen toplumlar kendi çıkarları doğrultusunda geri kalan toplumları istedikleri gibi güdüyorlar ve eziyorlar. Son 20 yılda hangi ülkelerin darmadağın olduğuna şöyle bir bakın . Eğitimde çağdışı kalanlar, demokrasi ve evrensel hukukun yanına bile yaklaşamamaktadır. Demokrasi ve evrensel hukuktan mahrum tüm toplumlar gelişme özürlüdür , geri kalmaya mahkumdur. Günümüzde geri kalmış toplumlar, geri kalmışlıklarının bedelini kan ve gözyaşı olarak ödüyor.

Medeniyetten beklenen, küresel boyutta toplumlararası bir adalettir , fakat dünya bu gerçekten çok uzaktır. Dünya’da hala orta çağ zihniyeti hüküm sürmektedir. Gücü elinde tutan, her zaman kendi hukukunu uygulamaktadır. Bu yüzden bu dünyada ayakta kalabilmek için güçlü olmak zorundayız.

Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk 27 Ekim 1922 tarihinde Bursa Öğretmenevinde yaptığı konuşma doğru hedefi göstermiştir. ‘’ Bir ulusun ordusu ne kadar güçlü olursa olsun,

kazandığı zafer ne kadar yüce olursa olsun, bir ulus ilim ordusuna sahip değilse, savaş meydanında kazanılmış zaferin sonu gelecektir. Bu nedenle bir an önce büyük ,mükemmel bir ilim ordusuna sahip olma zorunluğu vardır. ‘’