Türk musıkisi, tarih içinde çevre toplumların musıkileri üzerinde derin izler bırakmıştır. Yapılan araştırmalar göstermektedir ki İslamiyet öncesi cahiliye dönemlerinde ve sonrasında Arap aleminde kayda değer bir musıki sistemi oluşmamıştı . Bunu bizzat Arap alimleri söylemektedir. İbni Haldun on dördüncü asırda yazmış olduğu kaynaklarda, Arap musikisinin basit nağme ve sadalardan oluşan iptidai yapısından bahsetmektedir.

İslamiyet öncesi ve sonrasında Arap ve Türk Milletleri arasında vuku bulan muharebeler , istilalar ve ticari ilişkiler asırlar boyunca sürmüştür. Her dokundukları yere kültürünü ve musıkisini aşılayan Türklerin, Arap alemine , süren bu yakın temaslarından dolayı musıki adına ciddi katkıları olmuştur. Türk Musıkisinin Arap dünyasına en büyük katkıları dolaylı yoldan İranlılar sayesinde olmuştur. İran asırlar boyunca Türk hakimiyetinde kalmıştır. Gazne’liler ve Selçuk’lular hakimiyetinde yaşadıkları dönemlerde Türk Musıkisi tam manası ile İran musikisine hakim olmuştur. Bu dönemlerde İran ve Araplar arasında karşılıklı yaşanan hakimiyetler sonucu Türklerden İranlılara geçen Türk Musıkisi ses sistemi dolaylı yoldan Arap dünyasına da hakim olmuştur.

Aynı şekilde Yunan müziği ve Bizans müziği üzerinde de Türk müziğinin baskın etkisi bariz bir şekilde görülmektedir. Bizans’ın fethinden sonra, kısa bir süre içinde Türk müziği içinde eriyip kaybolan bir Bizans müziğinden söz edilmektedir. Günümüzde elimize ulaşan Bizans müziği örneklerinde görmekteyiz ki kullanılan sistem Türk Müziği ses sistemidir ve Türk müziği nağmeleridir. Aynı şekilde Yunan müziği ile Türk müziği arasında da aynı ilişkiler söz konusudur. Yaşadığımız ortak coğrafyada paylaşılan ortak duyguların tesiri ile toplumlar arası kültürel ve sanatsal geçirgenlikler yaşanmıştır. Fakat iki müzik arasındaki benzerlikler Türk Müziği ses sistemi yönündedir. Batı müziği ile Türk müziği ses sistemleri farklı yapılardadır . Karşılaştırıldıkları zaman hemen birbirlerinden ayrışırlar. Fakat İran,Arap,Yunan ,Bizans ve Türk müzikleri arasındaki ortak nokta hepsinin Türk Müziği ses sistemi yapısında olmalarıdır. Bu müzikler koma sistemine tabidirler.

Kendi öz malımız olan musıkimiz çok güçlü temellere sahiptir. Başka kültürlerle buluştuğunda müziğimiz baskın bir güce sahiptir. Müziğimizin gücü tarihsel köklerimizin derinliklerinden gelmektedir. Orta Asya’dan Anadolu’ya yerleşene kadar geçen binlerce yıllık süreç içinde gelişip tekamül eden musıkimiz çok değerlidir. Aynı dilimiz gibidir. Dilimiz , Musıkimiz sahip olduğumuz en değerli hazinelerimizden ikisidir.

Asırlardır devam eden doğu batı kültürleri arasındaki çatışma günümüzde de aynı şiddetinde sürmektedir. Medeniyetler arası bir çatışmaya evrilme tehlikesi taşıyan bu savaşlarda yok olmamak için kültürel değerlerimizi koruyarak gelecek nesillere aktarmamız zorunludur. Bu konuda devlet kadar ailelere de büyük görevler düşmektedir. Çocuklarımıza milli kültürümüzü öğretmeye gayret etmeliyiz.

Doğu ve Batı arasındaki neticelenmiş en son savaş bizim kurtuluş savaşımızdır. Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde zafere ulaşan taraf ,Türk tarafıdır. Çevremizde son yıllarda süren çatışmaların nihai hedefi Türkiye’dir. Kurtuluş savaşının rövanşını almaya çalışan güçlere karşı birliğimizi ve bağımsızlığımız korumanın yolu milli değerlerimize sahip çıkmakla sağlanacaktır.