En uzak mesafe

Ne Afrika’dır ne Çin

Ne Hindistan, ne seyyareler

Ne de yıldızlar geceleri ışıldayan

En uzak mesafe

İki kafa arasındaki mesafedir

Birbirini anlamayan

                    Can YÜCEL

          Tekerleğin icadı ve arabanın yapımı ile uzak köyler yakınlaştı. Motorlu araçlar kullanılmaya başlayınca uzak şehirler yakın oldu. Uçaklarla yolculuk, uzak ülkeleri ve kıtaları kolay ulaşılır hale getirdi. Uzay araçları ise mehtaplı gecelerde şiirler yazan insanı aya götürdü. Şimdi sıra diğer gezegenlerde.

          Henüz, Can Yücel’in işaret ettiği, birbirini anlamayan kafalar arasındaki en uzak mesafeyi yakınlaştıracak bir araç geliştirilemedi. Çünkü bu, fiziksel bir uzaklık değil, soyut ve ruhsal bir kavram.

          Karşılıklı veya yan yana duran iki kişi iç içe sayılır. Aralarında sıfıra yakın bir uzaklık vardır. Eğer bunlar farklı dil konuşuyorlarsa ve biri diğerinin konuştuğu dili bilmiyorsa birbirlerini anlayamazlar. Araları açılır, uzaklaşırlar, ta ki söylediklerini duyamayıncaya kadar.

          Aynı dili konuşanlar ayrı düşünce ve farklı fikirleri savunabilirler. Demokrasinin gereği ve kurallarına göre tartışıyorlarsa, birbirlerini anlarlar. Bunun en basit yolu da biri konuşurken diğerinin susması, ve karşısındakinin ne dediğini anlayacak şekilde ve o amaçla dinlemesidir.

          Sonuçta yine her birisi kendi fikrinde bir değişime gitmemiş olsalar bile onlar uygar bir davranış sergiledikleri için birbirine yakındır.

          Karşıt cinsten iki insan tanışır, konuşur arkadaş olurlar. Devam ettirirlerse birbirlerine yakınlaşırlar. İlerledikçe aralarında değişik duygular gelişir ve sonuçta bu birliktelik evliliğe kadar gider. Artık aralarındaki mesafe sıfırlanmıştır. Aynı şeyi düşünür, beraber karar verir, aynı davranışları sergilerler.

          Bir süre sonra bunun böyle olmadığı ortaya çıkmaya başlar. Düşünce farklılıkları kendini gösterir. Ara açılır. İlk günlerdeki hoşgörü ortadan kalkar. Birbirlerini daha dikkatli gözlerler. Farklı ayrıntılar büyür ve çiftler uzaklaşmaya başlar. Anlaşamayan iki kafa arasındaki mesafe, en uzak mesafe olmuştur. Kopma noktasına kadar gidebilir.

          Buradan şu sonucu da çıkarabiliriz. İnsanlar bazı durumlarda birbirine yaklaştıkça, birbirinden uzaklaşırlar. Bir atasözümüz vardır “Davulun sesi uzaktan hoş gelir” diye. Mesafeli ilişkilerde çoğu kusurlar görülmez, dikkat edilmez. Böylece daha kolay anlaşma sağlanır. Bir noktadan sonra taraflar birbirinde eksik, kusur aramaya başlarlar. İşte o zaman görülmeyenler görülür ve yavaş yavaş kaçış başlar.

          Ne çok uzak, ne de çok yakın, en önemlisi samimiyet.