Eskiden mahkeme yakınlarında hatta koridorlarında dolaşan işsiz güçsüz adamlar varmış. İşsiz demek belki de haksızlık olur. Çünkü onlar davası olanlara yardımcı olurlarmış. Nasıl mı?

          Söz konusu davanın tarafları olayı kendi açılarından doğrulamak zorundadırlar. Bu da inandırıcı deliller ve tanıklarla sağlanabilir. Dava ile uzaktan yakından ilgisi olmayan yukarıdaki kişiler kendilerine ezberletilen senaryoları çıkıp mahkeme heyetine anlatır, ne kadar başarılı olabilirlerse davaya yön verirlermiş.

          Bunlara örnek olacak çeşitli öyküler anlatılır. İşte birisi;

          Anadolu’nun bir kentinde adliye binasının karşısında bir kahvehane varmış. Buranın halk arasındaki adı “Yalancı Tanıklar Kahvesi” imiş.

          Bir gün adamın biri kahveye gelmiş. Etrafına bakınırken, hazırda bekleyenlerden biri hemen yanına yaklaşmış. Selam sabah etmeden “Yardımcı olabilir miyim, sorun nedir?” demiş. Adam da “Bir alacak davası” diye yanıt vermiş.

          Bizim ki hiç düşünmeden “O namussuz herif hala paranı vermedi değil mi” deyince, Adamcağız biraz çekinerek ve utanarak “Para benden isteniyor” demiş, yani adam davacı değil davalı imiş.

          Ama bizim iş bitirici profesyonel tanık için fark eden bir şey olmadığından onun da çaresini anında bulmuş. “Kaç kere vereceksiniz beyefendiciğim, kaç kere” demiş. “Verdiğinizi bilmeyen mi var?” diye de ilave etmiş.

          Bundan daha yeteneklisini bulamam diye onu alıp Hakim huzuruna çıkmış. Sonucun ne olduğunu artık siz düşünün.

          Bugün hala bu işi meslek edinmiş kişiler var mı bilmiyorum. Ama toplum içinde para için, çıkar için her tür yalanı rahatlıkla söyleyebilecek yüzsüzler bulmak zor değil.

          Son bir aydır bunlara bir de dönek itirafçılar katıldı.  Her akşam ekranlarda, her gün gazete sayfalarında insanlar “ Vay be bunlarda mı olmuş” diyerek onları hayretle izliyor ve okuyor.

          İki taraf arasındaki kavgayı sessizce ve tarafsız görünerek bir kenarda izleyenler vardır. Ne zaman ki kavga biter, hemen kazananın yanına koşar, onu göklere çıkarır, kaybedeni ise yerin dibine batırırlar. Kuşkusuz karşı taraf kaybetmeyip kazansa aynı rolü onun yanında oynamaktan çekinmezler.

          Şimdikilerin onlardan hiçbir farklı yanları yok. İçlerinde öylesine bilinen, tanınanlar var ki, bir zamanlar aynı saftayken neler yapıp söylememişlerdir ki. Zaten beraber çalıştıklarını da yadsımıyorlar. Gerçeği görünce ayrılmışlar yani dönmüşler.

          Onlara sormak lazım, acaba karşı taraf kazansaydı siz şimdi nerede olurdunuz? Yine şimdiki gibi mi konuşurdunuz yoksa ben sizin en eski arkadaşınızdım diye onları alkışlar mıydınız?

          Bu ikiyüzlülere dikkat etmek, hatta değer verip dinlememek lazım. Çünkü anlatılanların içinde doğru olanlar kadar uydurulmuş senaryolar da olabilir.

          Bir de bunların dışında iftiracılar var, gizli tanıklar var. Ne yazık ki onlara da itibar edilip yasal kovuşturmalar başlatılıyor. Kurunun yanında yaş da yanıyor. Cadı avının ne zaman sonlanacağı belli değil. Umarım işler iyice içinden çıkılmaz hale gelmeden normal yaşama döneriz.