Bilgi, öğrenme, araştırma veya gözlem ile elde edilen gerçeklerdir. Bilgili kişiler olgun ve örnek insan olarak gösterilir. Bilmek ve her konuda bilgi sahibi olmak üstünlük sağlayan özelliklerdir.

Belki bilinmemesi daha iyi olan şeyler ve durumlar da olabilir. Yani bilinmesi yarardan çok zarar getirecek olağan dışı haller. Örneğin;

Bebekliğinde evlat edinilmiş bir çocuğun babası katil ise ve annesini öldürmüş ise, bunu çocuğun bilmesi mi yoksa bilmemesi mi daha doğrudur. O çocuk yeni bir ailede büyümüş ve onların eğitimi altında kişiliği oluşmuştur. Ama genlerinde katil bir babanın izlerini taşımaktadır.

Ama bu gerçek onu etkilememiştir. Çünkü bilmemektedir. Acaba bilseydi sonuç aynı olur muydu? Mutlaka böylesine ağır ve yüz kızartıcı miras ona ömür boyu suçluluk duygusu yaşatacaktı.

Bu bilginin bakım yurdu kayıtlarında saklı kalması ve evlat edinen aile tarafından başkalarıyla paylaşılmaması olayın bir başka doğru yanıdır. Aksi halde üçüncü kişilere yansıyan bilgi zaman içinde büyük bir kitleye yayılır. Eninde sonunda koruma altındaki kişiye ulaşır. Ondan sonraki gelişmeler pek de iç açıcı olmaz.

Kilitli kapıları anahtar olmaksızın açmak bilgi ister, maharet ister. Bu işi yasal izin belgesi ile yapanlara çilingir denir. Anahtarını kaybedenin başvurusu üzerine onunla birlikte mesleğinin gereğini yaparlar. Ayrıca yargısal soruşturmalarda yine resmi görevliler gözetiminde aynı işi yaparlar.

Aynı bilgi ve beceriye sahip başkaları hakları olmadığı halde kilitli yerlere girerlerse suç işlemiş olurlar. Amaçları doğrultusunda oradan aldıkları her değerli eşya ve paralar hırsızlık malı sayılır.

Şimdi, eğer çilingir ben kilitli kapıları açıyorum, bana belirli bir ücret veriyorlar, oysa içerde yıllarca çalışsam sahip olamayacağım şeyler var deyip hırsızlığa başlarsa bilgisi ona zarar vermiş olur.

O halde sadece bilgi edinmek, bilmek yeterli değildir. Onu en doğru şekilde kullanmayı da öğrenmek gerekir. Böylece bilmek bilmemekten daha iyi olur. Aksi halde bu sözü tersine çevirip bilmemek bazı hallerde bilmekten daha hayırlıdır demek durumunda kalınır.

Ayrıca insan doğasında merak diye bir duygu vardır. Bu da öğrenmeyi kamçılar. Merak edip, yararlı bilgiler edinip, onları doğru yerlerde yararlı işlerde kullanan mutlaka övgüye değerdir. Yalnız ölçüyü kaçırıp boş, işe yaramaz şeylere yönelmek zaman harcamaktan öteye gitmez.

Bir de hiç ilgi alanına girmeyen başkalarının özel yaşamlarına göz dikenler vardır. Bunlar meraklarını kişisel sırlarla eğlenceye çevirmek isteyen saygısızlardır. Elde ettikleri bilgileri kendilerine saklasalar neyse, onları çevresindekilerle paylaşmaktan ayrı bir zevk alırlar. Kendi benzerleri arasında yer bulsalar da saygın kişilerin oluşturduğu topluluklarda dışlanırlar.

Sonuç; bilmekle bilmemek arasındaki çizgiyi korumak ve bilinenleri olumlu yönde kullanmak.