Bir başbakanımız vardı,
Argosu yoktu,
 Bağırıp , çağırması yoktu.
Sessiz  sakin bir adamdı.
Yüreği güzel, kin beslemeyen bir adamdı.
Şairdi, yazdıkları ve söyledikleri ile düşündürürdü,
Köylüsünü, emekçisini severdi.
Çöken kömür madenine yardım için sessizce giden, kamu görevinde çalıştığı içinde o madende bulunduğu günlerin ücretini almayacak kadar kul hakkına dikkat ederdi.
Onun için ona Karaoğlan lakabını yakıştırdı bu millet.
………..
 Demokratik Solcu idi.
Öyle bazıları gibi,
Dini kullanan biri değildi, inancını kimse bilmedi.
Gelibolu yangınından sonra annesinden kalan tek evi Çanakkale Şehitlerimizin ruhunun yaşadığı Gelibolu Ormanlarının ağaçlandırılması için bağışlamıştı.
Mekke’de baba atasından kalan Kabe’ye  bakan arazisini Türkiye Cumhuriyeti devletine bağışladığını vefatından sonra öğrendi bu millet.
Evladı yoktu, evladı gibi büyüttüğü, okuttuğu kişinin bir seçim kampanyasında usulsüz işlere bulaştığını duyunca uzaklaştırdı çevresinden…
Ülkesi için düşündüğü SOL’un gerçek anlamını kurduğu yeni partisinde anlattı milletine.
Yıllar sonra yine değer verdi milleti O’na.
Ama mertlik siyasette de erozyon yaşıyordu bunu düşünemedi.
………..
Son döneminde maskara yapmaya çalıştılar.
Oysa neleri unutmuşlardı.
Haşhaş ekmeyeceksin diyen, kendini dünyanın Jandarması  zanneden  Amerikaya rağmen
 ben ekerim,diyen oydu.
Ordumuz ne kadar hazır olursa olsun her zaman ki gibi onlara güvenip iktidar ortağı ancak düşünce muhalifi MSP Genel Başkanı ve Başbakan yardımcısı Necmettin Erbakan  ile  soydaşlarımızın ve ülkemizin geleceği için ezilen, katledilen Kıbrıs Türk’ünün çığlığına koşma kararı veren de  o ve vatanseverlerdi.
‘’Biz milliyetçiliği; sokak duvarlarına değil,
Kıbrıs’ın topraklarına, Ege’nin deniz yataklarına yazmışız,
Biz milliyetçiliği batı Anadolu’nun haşhaş tarlasına yazmışız’’ diyecek kadar  vatanseverdi.
Ve hiç boş konuşup atıp tutmadı.
Birkaç yıl sonra konjektür gereği aramız düzelmek zorunda demedi .
 O gereğini hep yaptı.
O’nu yok etmek için bir yaşlılık fotoğraflarını kullananlar bunları hep unuttular, o’nu hep unutturmak istediler bu millete.
Nasıl da unuttuk milletçe!
…..
Komşularıyla iyi geçinen bir ülkeyi savundu hep,
Gün geldi o kendini Jandarma gibi gören Amerika komşun Irak’a gireceğim dediğinde karşı  çıkan O ve O’nun gibi yürekli insanlardı.
Nasıl ve neden olmuştu, yıkım.
Yıkımın gerçek sebebi emperyalizmin en büyük silahlarından olan kapitalizm yani sermaye idi. O dönemki iktidar /koalisyon partileri ellerini ve yüreklerini değil taşın, dağların altına sokmuşlardı
Anlaşılamayan sebeple bugün de halen tartışılan bir parti lideri tüm dengeleri bozarak seçim istedi ve  O’nun deyimi ile “Siyasi olarak intihar” ettiler.
 Bile bile yaptıkları siyasi intihar ve  siyasi geleceklerini göz göre göre biteceğini bilerek büyük özveri sonucu oluşan yeni siyasi tablodaki  vefasızlığın bedelini  vatan ve çocuklarımızın uğruna seve seve ödediler
…….
O’nun sigarası BEST ,(Halis Bitlis tütününden Bitlis Entegre Tütün Sanayi fabrikasında üretilen yerli                  tütünden sigara)
Makam arabası Renault idi.
Misafirlerine çay servisini ya kendisi yada eşi yapıyordu.
Halk adamıydı. Nazikti . Küfür değil argo bile bilmiyordu.
Emekçisi ile üretiliyordu.
Köylüsüne toprak reformu hazırlayıp sömürü düzenine karşı çıkarken,
Sendikal hakları çıkarırken
O’na kimler kızıyordu acaba
Ülkesinin sadece insanını düşünüyordu.
…….
Elbet hataları da vardı.
Nereye uzandıysa, nereye yürüdüyse,
Hesaplayamadıkları da .
Zirvedekiler hep yalnız olurmuş ya işte.
Öylece yürüdü gitti.
Giderken milyonlar yürüdü.
En büyük mirası halkıydı
Yapacak bir şey yoktu, yalnızca gitti işte.
……..
Unutanlara hatırlatayım,  dedim.
Yalnızca gideceksiniz.
Ne korumalarınız olacak,
Ne çocuklarınız,
Ayakkabı kutuları burada kalacak,
Yolculuğunuz gemilerle de olmayacak.
Ne Mersedes makam aracınız olacak
Ne de lüks kıyafetleriniz.
Ne dolarlar, ne villalar.
Oy uğruna söylenen o sözde ki gibi gideceksiniz.
“2 metre patiska ve dört kollu “ ile gideceksiniz.
Üzdüğünüz, ezdikleriniz gibi.
Sessizce gideceksiniz.