1936 yılı. Atatürk, Recep Peker'i İtalya ve Almanya'ya gönderir. İtalya'da faşizm yükselişe geçmiş, Almanya'da Hitler iş başına gelmiştir. Peker'in görevi, bu olayları yerinde incelemektir.

Dönüşünde hazırladığı raporu İnönü'ye verir. İnönü de incelemeden onaylayarak Atatük'e iletir. Atatürk faşist yönetim düzeni hakkında şöyle der: "Kimlerdir o ülkedeki zorbalar? Onları kimler seçiyor? Bütün kuvvetleri kendisinde toplayan, devleti ve milleti tek başlarına yönetecek olan yüksek meclisin üyeleri nasıl seçilecek? Bu zorbalar kurulu güç ve yetkilerini kimden alacak? Hayret bu ne sakat düşüncedir, bu nasıl zihniyettir. Görülüyor ki, varmak istediğimiz hedef en yakın arkadaşlar tarafından bile anlaşılmış değil"

Genel Sekreter Hasan Rıza Soyak'a sorar: "Bunları İsmet Paşa okuduktan sonra mı imza etmiştir? Hayır hayır mutlaka okumamıştır. Sen şimdi İsmet Paşa'yı ve Recep Bey'i bul. Buraya gelsinler"

Her ikisi de köşke gelir. Recep Peker'in faşizme ilişkin raporu bir daha hiç sözü edilmemek üzere arşive kaldırılır.

******

Cumhurbaşkanı'na veto ve fesih yetkisi verilmesi tartışılıyordu. Herhangi bir krize karşı Atatürk bu iki hakka sahip olmak inancındaydı. Şükrü Saraçoğlu ve Mahmut Esat Bozkurt bu karara karşı çıkıyordu. Atatürk "çağırın onları buraya" dedi. Geldiler, sabaha kadar kendileriyle tartıştı. Sabahleyin kararından vazgeçti. Ama hiç kırgınlığı olmadığın sonradan her ikisini de bakan yapmasından anlaşıldı. 

******

1924 yılı Terakkiperver Cumhuriyet Fıkrası kurulmuştur. Meclis tartışmalı bir gün geçirmiştir. Akşam Tevfik Rüştü Aras ve Mahmut Esat Bozkurt Çankaya'ya davetlidir.
Atatürk kendilerine yapılan saldırıların haksız olduğunu belirtir ve "Ben yapacağımı biliyorum" der. Ertesi gün Mecliste kürsüye çıkıp muhaliflerini paçavraya çevirecektir.
Mahmut Esat, "Paşam siz de Abdülhamit'e mi benzemek istiyorsunuz" der. Gazi'nin gözleri yuvalarından fırlar. "Ben mi Abdülhamid'e benzeyeceğim. Siz ikinizde sarhoşsunuz. Sizinle konuşmam" der.

Tevfik Rüştü Aras gecenin ayazında arabaları olmadığı için bir saat yürüdükten sonra evlerine vardıklarını anılarında anlatıyor. Ertesi gün Mecliste beklenen konuşma olmaz. Her ikisi de akşam Çankaya'ya yemeğe çağrılırlar.

******

İnhisarlar (Tekel) idaresi bir ara sigara kağıdının satışını yasaklamıştı. Amaç kaçak tütün kullanımını önlemek idi. Yine de karaborsa fahiş fiyatla satışlar sürüyordu. Sigara kağıdı alacak parası olmayan fakir fukara, tütünü gazete kağıdına sarıp içmeye başlamıştı.

Bir gün bir köy kahvesinde sigarayı bu şekilde içen bir köylü başlamış hükümete ve Atatürk'e sövüp saymaya. Hemen bir tutanak tutulur, hakaret suçundan kovuşturma açılır. Yasaya göre bu durumlarda Atatürk'ün onayı gerekmektedir. Adliye Bakanı izin ister. Atatürk Bakan'a sorar: "Siz hiç gazete kağıdına sarılmış sigara içtiniz mi?" Bakan "Hayır efendim" der. Atatürk "Ben içtim. o kadar berbat bir şeydir ki, adam haklı. Ben de olsam sayıp söverdim. Kovuşturma açmaya gerek yok. Aram serbest bırakılsın" 
Bu üç olayı, bir yorum eklemeden bilgilerinize sunuyorum. Yazının başlığındaki sorunun yanıtını sizlere bırakıyorum.