Osmanlı Türkçesinin liselerde zorunlu dil olarak okutulması konusunda 19.Milli Eğitim Şurası’nda komisyon kararı alınmasının ardından tartışmaların ardı arkası kesilmezken,Yalova’da yıllardır Osmanlıca öğreten isimlerden birisi olan Osman Nuri Gürsesli, tartışmaların Osmanlıca’nın kamuoyunda ne olduğunun tam olarak bilinmemesinden kaynaklandığını söyledi.

Osmanlıca’nın bir dil değil kültür olduğunu belirten ve bu konunun siyasi malzeme konusu yapılmaması gerektiğini belirten Gürsesli, “Osmanlıca bir dil değil, bir kültür.  Osmanlı Türkçe konuşuyordu, fakat  Arap alfabesine 5 harfin eklenmesiyle Osmanlıca yazım dili olarak oluşturulmuştur.  Tabii ki bu Türkçe kelimelerin içerisine Arapça, Farsça Fransızca sesler eklenmiş. Yani Osmanlıca diye bir dil yok. Osmanlı Türkçesi diye bir konu var ortada. Biz bunu dil diye ifade edersek Türkçemize büyük hakaret etmiş oluruz. Millet Osmanlıcanın ne olduğunu bilmiyor, tanımıyor. Bize ders almak için genellikle Edebiyat, Tarih bölümlerinde okuyanlar, Hukuk Fakültelerinde okuyan öğrenciler geliyor. Ama meraklı her yaştan kültüre meraklı insanlarımız da gelir. Ben okullu değil, alaylıyım. Kendim 4.seviyeye kadar müfredat yazdım. Bu benim merakımla ilgili, ben eser-i cedide ile uğraşan bir insanım, Osmanlı motifleri çalışıyorum. Bu tamamen kültür ve merak işi” diye konuştu.

Şu anda gündemde olan tartışmaları ise oldukça abartılı bulduğunu belirten Gürsesli, “Bana soracak olursanız, şu andaki konuşmalar tartışmalar çok abartılı. İnsanlar tarihimizi birinci elden belgelerden öğrenmek, geçmişten geleceğe köprü kurmak istiyorlarsa, bu yazım dilini öğrenmemiz lazım. Bu yazı karakteriyle bin yıllık bir yazılı kültür var. Şu anda bakın tarihi belgelere Osmanlı belgeleri henüz açılmamış. Arşivler dolu, peki ona hayır buna hayır, bu arşivleri kim okuyacak. Siyasi boyutlara çekilmesini anlamıyorum. Dil Tarih mezunu iş bekleyen birçok gencimiz var. İşte bu vesileyle onlar da iş sahibi olurlar. Bu bir kültür, kültürü dikte edemezsiniz, kültür seviyesi yükseldikçe toplum da yükselir. Elma ile armutu karıştırmamak lazım. Her kafadan bir ses çıkıyor, bilen de konuşuyor bilmeyen de ben haddimi biliyorum. Biz oralarda Osmanlı kültürünü tanıtırken, Avrupa’nın gösterdiği teveccüh ve saygıyı biz burada kendi geçmişimize göstermiyoruz. Atatürk  Osmanlı’nın sadeleştirilmesi için çok şey yapmıştır. Şu var, her şey günün koşullarına göre değerlendirilmeli. Osmanlı Döneminde yüzde 1-2 yazma oranı vardı. O zamanlar şöyle bir şey sorarlardı. Okur-yazar mısın, bu ne demek? Neden insanlar okuyordu, fakat yazamıyordu. Bugün ilkokula giden bir çocuğa okur yazar mısın diye soruluyor mu? Çünkü okuyan çocuk zaten yazabiliyor. O dönemlerde Osmanlıca’da on iki tane yazım şekli vardı. Saray lehçesi ile sokaktaki teba arasında uçurum var. Yazımda ve konuşma da uçurum var” diye konuştu.

Kültüre sahip çıkılması açısından Osmanlıca’nın İmam Hatip okullarında zorunlu olabileceğini ancak ilkokul ve ortaokullarda ise seçmeli ders olabileceğini belirten Gürsesli, “Seçmeli ders olarak konulabilir. Ama İmam Hatip’te zorunlu olabilir, onlar zaten Arapça biliyorlar. Ama ilkokul, ortaokulda seçmeli ders olarak konulabilir. Kültürden insan uzaklaştırılamaz. Kültür değerlerimize sahip çıkalım, ama hiçbir şeyi de abartmayalım. Peki Osmanlı arşivleri açıldığında kim okuyacak bunları. Bugün Ermeni meselesi diyoruz, arşivler açılsın diyoruz. Mutlaka birileri vardır. Ama şöyle insanın kendisinin bunları okuyup değerlendirmesi  farklı. Ben bir örnekle bunu açıklayayım. Ben Belgrad Kalesi içinde fetihte şehit olan paşamızın kitabesini okudum, diğer arkadaşlarım ise sadece baktı. Bunun bana ne zararı oldu? “ dedi.

Osmanlıca öğrenmenin sanıldığı gibi zor olmadığını belirten Gürsesli, “Çocuk yaştakiler ve gençler Osmanlıcayı kolaylıkla öğreniyor. Ama 60 yaşında da öğrencim var. Burada öğrendi, kendisi İran’da rehberlik yapmış. Ben bunu topluma dikte edilsin demiyorum. Orjinalinden  bazı şeyleri okumak farklı.  Ama başkalarının yazdıkları yorumlardan okumak farklı. Sade vatandaş bunu kendisi okusa, değerlendirse fena mı olur? Osmanlıcayı okuduğunuz zaman aynı konuştuğumuz Türkçe kelimeler vardır. Sadece alfabesi Arapça’ya 5 harfin eklenmesiyle oluşturulmuştur. Yeni bir dil değil, yazım sembolleri değiştirilmiş. Dilin zenginliği kelime sayısıyla orantılıdır. Bugün gençlerimize bakıyoruz, çok sınırlı sayıda kelimelerle yazıp, konuşuyorlar. Dil erozyona uğradı. Çocuğa bir kompozisyon yazın diyoruz, çok az kelime ile yazıyor ve kendisini iyi ifade edemiyor. Osmanlıca öğrenmek zor değil, çok meraklı birisi olursa, ben pratikten öğretiyorum. Hele Arapça alfabeyi bilen üç günde öğreniyor. Biz bazı şeyleri tabulaştırıyoruz, Türkçeyi nasıl öğreniyorsan, bunu da öğrenirsin. Ben bu dersi daha önceleri sınıf ortamında veriyordum. Ama bire bir öğretmenin daha etkili olduğunu gördüm” dedi.

Osmanlıca Dersi alan Yalova Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisi Mehmet Cihat Demirkesen de gelecekteki mesleği ile ilgili olduğunu düşündüğü için Osmanlıca öğrenmeye karar verdiğini belirterek, “Biliyorsunuz, Osmanlıca belgelerde birçok hukuki belge de yer alıyor. Ben de gelecekte bunlarla ilgili araştırma yapmak ve mesleğimde kullanmak için Osmanlıca öğreniyorum” diye konuştu.

Editör: TE Bilişim