Yalova Valisi Selim Cebiroğlu tarafından sivil itaatsizlik eylemi nedeniyle sakallı girdiği derste azarlandığı iddia edilen Yalova Termal Fen Lisesi Matematik Öğretmeni Halil Serkan Öz düzenlenen Öğretmene Saygı Yürüyüşü sonrasında geçirdiği kalp krizi sonrasında hayatını kaybetmişti. Bu olaydan Yalova Valisi Selim Cebiroğlu'nu sorumlu tutan sendikalar ise Yalova başta olmak üzere ülkenin bir çok ilinde eylemler yaparak Yalova Valisi Selim Cebiroğlu'nu istifaya davet ettiler. Yaşanan olayların ardından  kısa bir baş sağlığı yayınlayan Vali Cebroğlu daha kapsamlı bir açıklama yaparak olayın detaylarını anlattı. Yaşananların hiç olmamasını temenni ettiğini sözlerine ekleyen Yalova Valisi Selim Cebiroğlu olayın bazı sendikalar tarafından çarpıtıldığını söyledi. Vali Cebiroğlu yaptığı yazılı açıklamada şu sözlere yer verdi:

"Vefat eden değerli öğretmenimiz Halil Serkan ÖZ’ün adını kullanarak; şahsıma yönelik, basın-yayın kuruluşlarında yer alan maksatlı ve saptırılarak yapılan haberlerle ilgili açıklama yapılması gerekli görülmüştür.

Öğretmenimizin vefatına, ailesinden sonra  en çok üzülen kişi benimdir diye düşünüyorum.  

Merhum öğretmenimizin sınıfı, Fen Lisesinde ziyarete gittiğim 5. sınıftı. Vali Yardımcısı ve okul Müdür Vekili ile birlikte koridorda yürürken, gürültü üzerine, sesin geldiği sınıfa yöneldik. Pencere kenarında bulunan öğretmen masasına kadar yaklaştık, öğretmenimiz masasında oturmuş, telefonu ile meşguldü. Yanına yaklaşınca dahi bizi fark etmedi. Öğrenciler ise sınıf içinde hareketli ve kendi hallerinde idiler. “Hocam” diye hitap ettiğimde bizi fark etti ve ayağa kalktı. Dersin  matematik olmasına rağmen, ders işlenmiyordu, tahta tertemizdi.

“Hocam bu sınıfın hali nedir? Sen nasıl öğretmenlik yapıyorsun?” dedim. Sakalı 4-5 günlük tıraş olmamış ve giyimi özensizdi. “Öğrencilerine böylemi örnek olacaksın?” dedim. Kastettiğim, kendisinin dağınıklığı, umursamazlığı, sınıfın düzensizliği, sınıfla ilgilenmemesi idi. Bu arada, gidip  sakal tıraşı olmasını söyledim.

Bilahare, daha önce ziyaret ettiğim 17 okulda yaptığım gibi öğretmenler odasında tüm öğretmenler ile sohbet toplantısı yaptım. Merhum öğretmen de toplantıya tıraşını olmuş olarak katıldı. Ben de kendisine tebessüm ederek bu halini onayladığımı gösterdim. Farklı konularda öğretmenlerle sohbet ettik. Başka bir öğretmen, bana hitaben, “biz kanunları ve yönetmelikleri biliyoruz ancak itaatsizliği özellikle yapıyoruz ve yapmaya devam edeceğiz” mealinde görüşlerini belirtti. Ben de, kurallara aykırı davranışların anarşizm olduğunu söyledim ve anarşizmin anlamının “kurallara karşı olmak, kural dışı davranmak, kuralları tanımamak” olduğunu açıkladım. Ayrıca öğretmenlerin her davranışının öğrenciler tarafından örnek alındığını ve herkesin kendine dikkat etmesi gerektiğini ifade ettim. Devamında, öğretmenlerle güzel bir sohbet gerçekleştirdik. Öğretmenler ihtiyaç olduğunda benimle görüşüp görüşemeyeceklerini sordular. Bende kendilerine cep telefonu numaramı vererek, istedikleri zaman beni arayabileceklerini, yüz yüze görüşmek gerekli olduğunda ise Özel Kalemimle irtibatlı olmak kaydıyla benimle rahatlıkla görüşebileceklerini söyledim. Daha sonra okuldan ayrıldım. Bir süre sonra, bazı sendikalar harekete geçti ve kamuoyuna maksatlı açıklamalar yaptılar. Takip eden hafta Ziya Gökalp ve Bahçelievler İlkokullarına 18. ve 19. okul olarak, ziyaretlerime devam ettim. Okul yöneticilerine ve öğretmenlerine teşekkür ederek ayrıldım. Olayın üzerinden bir haftadan fazla zaman geçtikten sonra, merhum öğretmenimizin “sendikaların zorlaması ve yönlendirmesi” ile katıldığı protesto yürüyüşünde rahatsızlanarak hayatını kaybetmesi hepimizi derinden etkiledi. Merhum öğretmenimizin protesto yürüyüşüne gönüllü olarak katılmak istemediğini, bu eylem öncesinde çok zorlandığını ve yıpratıldığını biliyoruz. Genç yaşında  öğretmenimizi kaybettik. Bu ölümün, okulda geçen  amir-memur arasındaki 3 cümlelik  diyalogla ilişkilendirilmesinin,  hangi tıbbi terim ile izah edilebilirliğini, kamuoyunun takdirine bırakıyorum. Yaşanan bu hadise hepimizi derinden yaralamıştır.

Geriye baktığımda, öğretmenimizle bu diyalogun hiç yaşanmamış olmasını dilerdim. Duyduğumuz üzüntüden ve başka üzüntülere de sebebiyet vermemek için çok gerekli olmasına rağmen, bu konudaki açıklamanın, olayın hemen akabinde yapılmasının uygun olmayacağı kanaatine vardım. Çünkü; bir yandan öğretmenimizi kaybetmiş olmanın üzüntüsü, diğer yandan merhumla ilgili açıklama yapmak, vicdanen ve ahlaken uygun olmayacağı gibi örfümüze de ters düşerdi.

Yalova’da görev yaptığım süre içinde görevimi, hukuk kuralları içinde, mevzuata uygun olarak ve  halkla iç içe sürdürme çabası içindeyim. Başta ben olmak üzere tüm kamu görevlileri  halkın hizmetkarıdır. Patronumuz halkımızdır. Ben hep bu anlayışla çalıştım, hep onların ayaklarına gittim ve gitmeye devam edeceğim. Okul ziyaretlerini de  bu anlayışla gerçekleştirmekteyim.

Bu süreç içinde  yazılı-görsel, basın ve  diğer yayın organlarında veya sosyal medyada,  şahsıma ve aileme yönelik yayınlanan ahlak dışı, onur kırıcı, hakaretvari sözler, beni ve ailemi derinden üzmüştür. Bu sözleri sarf edenlerden birçoğunun, bunu merhumun üzüntüsünden yaptıkları düşünülse dahi, bu durumun bana ve aileme karşı onur kırıcı ve hakaretvari sözler söyleme hakkını doğurmaması gerektiğini düşünmekteyim.

Sonuçta, değerli öğretmenimizi kaybetmiş olmaktan dolayı çok üzgün olduğumu belirtir, merhuma Allah’tan rahmet, değerli  ailesine ve tüm sevenlerine başsağlığı dilerim" 

Editör: TE Bilişim