Uğur Mumcu Kültür Merkezi önünde emniyet birimlerinin geniş güvenlik önlemleri eşliğinde yapılan basın açıklamasında, “Bedenimiz, emeğimiz üzerinde tahakküme izin vermeyeceğiz” denildi.

 

“Kadın kimliği üzerinde tahakküm kurulmak isteniyor”

 

Açıklamada, “Biz kadınlar; yüzyıllar boyu erkek egemen sistemin cenderesi altında ezildik, susturulmak istendik. Bitkilerle tedavi geliştirdiğimizde büyücü, cadı ilan edilip yakılmak istendik. Köle pazarlarında bedenlerimiz mal gibi pazarlandı. Ait ilan edildiğimiz erkeklerin namusu, bedenimiz üzerinden tanımlandı. Siyasetin, bilimin, edebiyatın kapıları yüzümüze kapatıldı. Toplumsal rollerimiz ataerkil kapitalist sistemin devamı için; annelik, karı’lık, bakıcılık, ev işleri olarak çizildi. Tarlada, Kürtaj Ankara fabrikada, atölyede, hizmet sektöründe, evde, emeğimiz sömürüldü, değersizleştirildi. Bugün 21. yüzyıl Türkiye’sinde AKP Hükümetiyle yeniden şekillendirilen sistem tarafından; kadınların bedeni, doğurganlığı, emeği, kadın kimliği üzerinde yeniden tahakküm kurulmak istenmektedir. Üretilen politikalar, çıkarılan düzenlemelerde kadınlar yok sayılmakta, yüzlerce kadın şiddete uğramakta, sokak ortasında aleni şekilde katledilmekte, ucuz emek olarak görülüp, insanlık dışı koşullarda, kölece çalıştırılmaktadır” denildi.

 

“Bu yaklaşım kadın düşmanıdır”

 

Açıklamada, “Neo-liberal muhafazakâr politikaların taşıyıcısı olan Başbakan, kadınları çocuk üretim fabrikası ilan ederek, topluma üç çocuk yetmez, beş doğurun vaazı vermektedir. Uluslararası Nüfus ve Kalkınma Konferansı'nda, sezaryeni ve kürtajı Uludere katliamıyla benzeştirip cinayet olarak tanımlayacak kadar akıl dışı (ucube) fikirlerle karşımıza çıkmaktadır. Bu yaklaşım; kadın bedenine el koyma, kadını yok sayma yaklaşımıdır. Bu yaklaşım; sermayeye ucuz çocuk işçi ordusu yaratma, işyerlerinde kreşleri kapatarak kadının istihdama katılmasını engelleme, kadını anneliğe indirgeme, eve kapatma yaklaşımıdır. Bu yaklaşım Uludere katliamı ile hesaplaşma yerine, üstünü örtme, sorumluluğu üstünden atma yaklaşımıdır. Bu yaklaşım kadınları katil ilan eden, kadın düşmanı bir yaklaşımdır.

Kürtaj; istenmeyen bebeklerin tıbbi olmayan yollarla düşürülmesini engelleyen, dolayısıyla anne ölümlerini azaltmada, büyük etkisi olan tıbbi bir yöntemdir. Kürtaj hakkında karar verecek olan, kadının doğurganlığı üzerine söz sahibi olan erkek-devlet değil, kadının kendisidir” ifadeleri kullanıldı.

 

“Sezaryende artış AKP politikalarının bir sonucu”

 

Sezaryenin tıp insanlarının anne-bebek sağlığı açısından değerlendireceği bir doğum yöntemi olduğunun belirtildiği açıklamada, “Üç defadan fazla yapıldığında anne sağlığı açısından tehlike yaratan sezaryen oranları AKP Hükümetinin ‘sağlıkta dönüşüm programının’ parçası olan performans uygulamalarıyla, kendi hükümetleri döneminde rekor derecede artmıştır. Performans uygulamasında ameliyat puanlarının yüksek tutulması, diğer ameliyatlarla birlikte sezaryen oranlarını da yükselterek Türkiye’yi% 46,6 oranıyla en yüksek sezaryenle doğum oranına sahip 5 ülkeden biri haline getirmiştir. Biz KESK’li kadınlar; kadınların bedeninin, yaşamının zapturapt altına alınmasına itiraz ediyor, kadınların bedeninin sadece kadınlara ait olduğunun tartışılamayacağının altını çiziyoruz. Kadınların sokak ortasında katledilmesini seyreden, kendi dini referans ve yaşam tarzını topluma faşizanca dayatan zihniyetin kürtajı-sezaryeni cinayetle eşleştiren yaklaşımını kınıyor ve buna karşı mücadele edeceğimizi bir kez daha beyan ediyoruz.

 

Editör: TE Bilişim