15 Temmuz darbe girişiminin 2. yıldönümünde Yalova Üniversitesi tarafından şehitleri anma etkinliği düzenlendi. Yalova Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Suat Cebeci’nin ev sahipliğindeki program, Yalova Valisi Tuğba Yılmaz, Yalova Cumhuriyet Başsavcısı Yıldırım Özgür, ilçe kaymakamları, il emniyet müdürü, il jandarma komutanı, il genel meclisi başkanı ve ilçe belediye başkanlarının katılımıyla gerçekleşti. Yalova Üniversitesi Genel Sekreter Yardımcısı Sayim Oral’ın Kuran-ı Kerim tilavetiyle başlayan programda 15 Temmuz darbe girişimi sırasında hayatını kaybeden şehitlerin anısına saygı duruşunun ardından İstiklal Marşı okundu. 15 Temmuz darbe girişimine dair görüntülerin yer aldığı sinevizyon gösterisi ile devam eden programın açılış konuşmasını ise Yalova Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Suat Cebeci yaptı. 15 Temmuz’un topyekün bir zafer olduğunu belirten Prof. Dr. Suat Cebeci, “Türkiye’nin dünyada etkin olmasını istemeyen güçler, 15 Temmuz’da ülkemizin önüne kesmek ve onu Irak, Suriye gibi servetlerini kaptırmış, silahlarını birbirine çevirmiş, kan gölüne dönmüş bir ülke haline getirmek istedi. Bu hain ve planlı hadise 15 Temmuz ile değil, Gezi olayları ile başladı. Kobani olayları ile devam etti, çukur olaylarıyla gelişti, seçim olaylarıyla ise zirve yaptı ve en sonunda da 15 Temmuz gerçekleşti. Bu sıradan bir cemaatin değil, uluslararası güçlerin maşası haline gelmiş bir ihanet çetesinin işidir. Bizler 15 Temmuz’da ihanete karşı sadakatin, uluslararası fitneye karşı milli birlik ve bütünlüğün, namertliğe karşı mertliğin, modern silahlara karşı iman gücünün, tarihin gördüğü en organize ihanet şebekesine karşı topyekün Türk halkının zaferini yaşadık. Zaferimiz kutlu olsun. Biz birlik ve bütünlük içerisinde milli ve manevi değerlerimize sahip çıktığımız müddetçe bizi yeryüzünde yenecek güç yoktur” diye konuştu.  

“Hain Bir Kalkışma”

15 Temmuz darbe girişiminin sadece milli iradeye değil; devlete, millete, birlik ve beraberliğimize yapılmak istenen hain bir kalkışma olduğunu belirten Yalova Valisi Tuğba Yılmaz, “15 Temmuz’un ikinci yıl dönümünde aziz şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyor gazilerimize şükranlarımızı sunuyor ve bu necip millete hizmet etmekten dolayı onur duyduğumu ifade etmek itiyorum. Bu hain kalkışmayı durduran ve bertaraf eden devletimizle birlikte aziz milletimiz olmuştur. Günler, aylar ve hatta yıllar öncesinden 15 Temmuz’u hesaplayanlar; canını bu vatan için siper eden 251 şehidimizi, bu vatanı bize vatan yapan yüz binlerce şehidimizi, ‘Sözkonusu vatandaş gerisi teferruattır’ diyen gazilerimizi, ‘Bu halkın üzerinde başka bir güç tanımadım’ diyen sayın Cumhurbaşkanımızı, bu çağrıya tereddütsüz şekilde cevap veren, tankın önüne set kuran, bombalara siper olan aziz milletimizi, bu topraklarda Hacı Bayramı Veli, Hacı Bektaş, Akşemsettin, Yunus Emre, Mevlana ve daha nice erenlerin yattığını da hesaplayamamışlardır. Ayrıca hesapların en güzelini yapan Allah’ın da bir hesabı olduğunu ve ‘Kaderin üstünde bir kader vardır’ sözünü de hesaplayamamışlardır. O gece bir tarafta bir dolara bu vatanı satmaya kalkışan alçaklar, diğer tarafta ise ve şehadet ve gazilik rütbesi alabilmek için o tankların ve bombaların üzerine koşan milletimiz vardı. Bir tarafta menfezlerin altına saklanmış korkaklar, diğer tarafta gerçek kahramanlar vardı. Bir tarafta altın nesil diye yetiştirilen hainler, diğer tarafta Asım’ın Nesli vardı. Ve başaramadılar, başaramayacaklar da” ifadelerini kullandı.

Tüm Yönleriyle 15 Temmuz

15 Temmuz şehitleri anma programı açılış konuşmalarının ardından Prof. Dr. Suat Cebeci’nin moderatörlüğündeki panelle devam etti. Yalova Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekan V. Prof. Dr. Gökhan Kürşat Yerlikaya, Yalova Müftüsü Turgut Açari ve Gazeteci-Yazar Muhsin Sevencan’ın katılımıyla gerçekleşen panelde, 15 Temmuz’un hukuki, dini ve medyaya yansıyan boyutları ele alındı. 15 Temmuz’un hukuki boyutunu ele alan Gökhan Kürşat Yerlikaya, darbe girişimini, dış güçler tarafından desteklenen bir ‘işgal hareketi’ olarak tanımladı. Darbe girişiminden sonra ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) hakkında bilgi veren Yerlikaya, “Hükümetler, Anayasa’da belirtilen hallerde OHAL durumuna geçebilir. OHAL normal hukuk kurumlarının teyakkuz haline geçmesini sağlayan bir durumdur ve devletin, karşı karşıya kaldığı durumu bertaraf etmek için belirli tedbirleri almasıdır. OHAL hukukunun devreye koyulmasının en önemli enstrümanı da KHK’dır. 15 Temmuz 2016’dan sonra darbe bastırılmaya çalışırken hükümet ve Milli Güvenlik Kurulu toplanarak OHAL’i ilan etti ve daha sonra KHK’lar çıkarıldı. Devletin korunması adına FETÖ’cüler ihraç edildi ve kurumlar kapatıldı. KHK’larla yapılan düzenlemelere karşı yargı yolu kapalıdır. OHAL döneminden sonra da hükümleri devam eder. KHK’larla yapılan düzenlemeler idari yargının konusu alanına girmemektedir. Bunun yanısıra kamuoyunda merak edilen bir diğer husus da FETÖ’den sanık olarak yargılandığı sırada Ceza Mahkemesi’nden beraat almış bir kişinin, kamudan neden ihraç edildiğidir. Bunu şöyle açıklamak gerekmektedir; İdari Soruşturma Hukuku ile Ceza Yargılama Hukuku birbirinden farklı alanlardır. Kişinin, Ceza Yargılama Hukuku’ndan beraat alması, göreve başlamasına yettiği anlamına gelmez. Ceza Mahkemesi’nin verdiği kararalar, İdari Yargı’yı bağlamaz. Çünkü koruduğu hukuki değerler birbirlerinden farklıdır. Bu nedenle üniversitelerdeki atama mercilerinin, kendilerine beraat kararı ile gelen şahısları atama zorunluluğu bulunmamaktadır” ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. Yerlikaya’dan sonra söz alan Yalova Müftüsü Turgut Açari, FETÖ’nün dini duygulara yönelik istismarı ile ilgili açıklamalarda bulundu. İslam tarihindeki ilk dini istismarlardan ve münafıklardan örnek veren Müftü Açari, “Cenab-ı Allah münafıklara, ‘Yeryüzünde bozgunculuk yapmayın’ dediğinde, onlar ‘Biz sulh görevlileriyiz’ diye cevap veriyordu. 15 Temmuz’u gerçekleştirmeye çalışan ihanet şebekesi de kendisine ‘Yurtta Sulh Hareketi’ dedi. Yani, 14 asır önce de aynı kelimeyi kullanıyorlarmış. Nitekim, 1979 yılında çıkarmaya başladıkları aylık derginin adı da Sızıntı. O zamandan beri haberleşiyorlarmış ama bizim haberimiz yokmuş. FETÖ, hizmet hareketi gibi görünen ama gerçekte siyasi, ideolojik ve ekonomik niyetleri olan bir ihanet şebekesidir. Asıl niyetleri de 15 Temmuz’da ortaya çıkan bir terör örgütüdür. FETÖ’cülerin en belirgin özellikleri takiye yapmaktır. Yani hedeflerine ulaşana kadar asıl niyetlerini saklamaktırlar. Bu taktiği yıllarca uyguladılar. Takiyecilerin tövbesine de güvenilmez. Çünkü tövbeleri de takiye olabilir. Bu nedenle biz de tedbirli olmaya devam edeceğiz” şeklinde konuştu.  

“Üniversitemizin Geldiği Noktaya Şükürler Olsun”

FETÖ’nün gelişim sürecini hakkında bilgi veren Gazeteci-Yazar Muhsin Sevencan ise “FETÖ, özel okullara ve dershanelere devlet okullarından öğrenci devşirerek, bürokrasiyi ve ticaret noktalarını ele geçirerek, STK’ların içine sızarak ve sosyal medyada aktif olarak dünden bugüne gelen bir ihanet yapısıdır. Önce 28 Şubat’ta imam hatip liselerinin kolunu kanadını kırdılar ve dini eğitim tamamen bu hain yapının eline geçmiş oldu. Ardından askeri ve polis okulları ile tüm devlet okullarına sızmaya başladılar. Öyle büyüdüler ki 17-25 Aralık’ta yargı darbesi yapmaya kalktılar. Cumhurbaşkanımız, ‘Bunlar haindir’ deyince, bazıları o uyarıları dikkate almadı ve biz 15 Temmuz’u yaşamak zorunda kaldık. 2014 yılında insanları FETÖ’ye karşı uyarmak için bir yazı yazmıştım ve bunun hemen sonrasında üniversitede taşeron olarak görev yapan bir işçi bana ulaşarak asgari ücretle çalıştığını ve buna rağmen her ay maaşından 300 lira himmet parası kesildiğini söyledi. Düşünün işte, üniversitemiz ne durumdan bugünlere geldi, şimdi ise böyle bir paneli yapabiliyoruz. Üniversitemizin geldiği noktaya şükürler olsun. Himmet bağışı adı altında milletin büyük paralarını götürdüler. Bu ülkenin bu kadar parası bir Kurtuluş Savaşı’nda, bir de bunlar tarafından yurtdışına götürüldü” ifadelerine yer verdi. Sevencan konuşmasının ardından 15 Temmuz anısına yazdığı şiiri okuyarak katılımcılara duygu dolu anlar yaşattı.

Editör: TE Bilişim