“Atatürk’ü sevmek zorunda değilim”
“Atatürk’ü sevmiyorum”
“Bu bayrak olsa ne olur, olmasa ne olur”
“Andımızı kaldıralım”
“İstiklal marşını tanımıyorum”
“Milli bayramları devlet kutlamayacak”

…..

İlk aklıma gelenler, ilk hatırladıklarım.
Yavaş yavaş ısıtılan sudaki kurbağa misali.
Toplumun can damarlarını uyuşturarak toplumu da uyuşturma gayretleri. Ve buna alet olmuş, günü kurtarma derdindeki milyonlar.
Filmini henüz seyretmedim ama siz, hiç Çanakkale’ye gittiniz mi? Orada hala, esen rüzgarın getirdiği kan kokusu tüylerinizi ürpertti mi?
“Ben size ölmeyi emrediyorum” diyen bir lidere tam itaat edip yok olan koskoca 57. Alay’ın gerçek hikayesini okuyup, dinlediniz mi?
Başındaki çaput parçasını ahlak timsali zannedipte rengini bu ülke uğruna akıtılan kanlardan almış, özgürlüğünün belgesi olan Türk bayrağına hakaret etmeye çalışan zavallılar…
Yemen’den, Kafkasya’dan, Balkanlar’dan gelipte Anadolu’da Türk’ün Türk olarak kalabileceği bir avuç toprağı savunmaya koşan binlerce insanın neden böyle bir gayret içine düştüğünü hiç düşünmediniz mi?
Bu nasıl bir gaflettir ki, bugün bu topraklar üzerinde ve bu bayrak, bu İstiklal Marşı’nı aşağılamaya çalışanlar bu kadar çoğalabiliyor. 
O ki, istiklal savaşıydı, ne kürt, ne laz, ne çerkez, ne de bilmem ne…..
Hiç kimse o günlerde böyle bir ayrımın peşine düşmemişken, bugün o günlerin şartları altında yaşananların intikam listesini yapmaya çalışanlar gerçekten kimler diye hiç merak etmiyor musunuz….
Bu ülkenin gerçek değerlerini, çimentolarını eriten, yok eden bir düşünce en çok kimin işine yarayacaktır hiç mi düşünmüyorsunuz…..

………..

Her Cumhuriyet Bayramı’nı farklı yaşardık okullu yıllarımızda.
Oralara da uzandılar.
Ama madem halk kutlayacak Cumhuriyet Bayramı’nı bugün saat 16:00’daki 89. yıl kutlama yürüyüşü için Kapalı Spor Salonu önünde olacağım. 
Sadece Türk Bayrağı uğruna, sadece bu vatana olan sevdam için orada olacağım…