Yer yüzünde bitkisiyle, hayvanıyla pek çok tür ve sayıda canlı varlık yaşıyor. Bunların arasında insanda bir canlı. Diğerlerinden farklı en gelişmiş olması ve aklını kullanarak yaşamını sürdürebilmesidir. 

İnsanın evrimleşip aklıyla alet kullandığı tarihin ilk yıllarını başlangıç alırsak bugüne kadar dünyadan sayısı belirsiz insan gelip geçti. her birinin yapısının, yaşam koşullarının, hikayesinin birbirinden farklı olduğunu görürüz.

Müşterek yanları da yok değildir. Her insan doğar, belli bir süre yaşar ve sonra ölür. Yine her insanın doğduğu yeri ve annesini seçme şansı yoktur.  Öz annesini değiştiremez. Bu özellik, farklılıkları da beraberinde getirir.

Doğduğu ülkeye ve aileye göre vatanı ırkı belirlenir. Kimi Asyalıdır, kimi Afrikalı. Anne babasına göre Fransız’dır, İtalyan’dır, Japon’dur. esmerdir, sarışındır veya melez.

Ölümü de farklı olur. Nerede, nasıl yaşama veda edeceği belli değildir. Olağan ölümlerin dışında olağandışı beklenmedik kazalar başa gelebilir. Cesedine bile ulaşılamaz, kaybolur gider.

İnsanların yaşamda kalma süreleri de farklıdır. Buna ömür deniliyor.  Kimi daha anne karnında doğmadan, kimi doğarken, kimi de daha çocuk yaşta yaşama tutunamadan kopar. Tam olgunluğa erişmişken en verimli çağında yaşamı sona erenlerin ardından “ erken gitti” denir.

Bu sureyi uzatıp kısaltmak ne kadar kendi elinde. Tartışma konusu. Sağlıklı yaşam en belirleyici unsur. Bunu yerine getirebilmek için özen gösterilse de olanaklar elvermiyorsa ne çare. Görünür kazalara önlem almamanın sorumlusu belli olsa da görünmezlere ne demeli?

Önce gelenle sonra gelenlerin yaşam koşulları birbirini tutmayacaktır. Gelecekteki durum ne olacak hiç bilmiyoruz. İlk çağlarda vahşi doğaya karşı ilkel silahlarla yaşam savaşı veren insan günümüzde teknolojinin sağladığı kolaylıkların bir kısmını yine teknolojinin yarattığı tehlikelerden korunmak için kullanıyor. Kalanıyla da konforlu ve rahat bir yaşam sürüyor.

Herkes kral veya kraliçe olamaz. Çünkü öyle doğulur. Ama demirci, terzi, marangoz olmak kişinin kendi seçimidir. Amiri var patronu var işçisi var. Meslek sahibi olmanın amacı aynı, yani yaşamı sürdürmek için para kazanmak. Aynı olan bir şey daha var, bu amaca ulaşırken yapılan iş: İnsanın insana hizmet etmesi.

Saray yavrusu malikanelerde, villalarda, rezidanslarda yaşayanlar da insandır, gecekonduda apartman katında çatı katında bodrum katında kapıcı dairesinde yaşayanı da insandır.

Erkektir veya kadındır. Evlenir veya evlenmez. Çocuğu olur anne veya baba olur. Olmayabilirde. Kimin ne olacağı, hangi sorumlulukları üstleneceği önceden ne bilinir ne de belirlenebilir. Zamanın akışı içinde oluşur.

Bazısı doğuştan özürlüdür. Sağlıklı, sportmen olanlardan şampiyonlar, rekortmenler çıkar. İyisi, kötüsü, çirkini güzeli vardır. Kendisini iyi veya güzel gören başkasına göre değildir. O bunu düşünmez. Önemli olan yaşarken kendini bilmesidir.

İnsanların istekleri  bitmez. Ulaşılanı olduğu gibi hayalden öteye geçmeyen ulaşılamayanlar daha çoktur. Bunun sonucu başarılı olanlarda kibirlenme başlar. Diğerlerini aşağılama hatta ezme ve onlardan kendi çıkarları doğrultusunda yararlanma yoluna gidenler vardır. Karşı taraftakinin şikayet etmesine aldırmamak, kıskançlıkların, düşmanlıkların doğmasına neden olur.

Bütün sıraladığımız farklılık mı diyelim, eşitsizlik mi, bunlar yüzünden insanın var olduğundan beri kavgalar. Savaşlar süregelmiştir, gelecektir de şekil değiştirerek devam edeceği kesin. İnsanlık yok olana kadar mı acaba?