'Aa tamam o gece babanızı ameliyat eden ekibin içinde ben de vardım' dediğimde şaşırıyor. Olaya kendi penceresinden bakıyor... Ön yarglı..Daha doğrusu 'olmayan pencere'sinden bakıyor.
'Tamam hatırladım, babanızı genel cerrah arkadaşımız ameliyata almıştı. Ortopedisti de çağırmış. Açınca böbrek yaralanması da görmüş ve beni de bu yüzden çağırmıştı ve gecenin o saatinde uykudan uyanıp gitmiştim!' Özellikle 'uykudan uyanıp gitmiştim' terimini kullanmıştım..Elbette gideceğim, bu benim insanlık görevim..Ama burada gönderme yapıyorum ki anlasın..
Yakın mesafeden ateşli silahla yaralanma vakasıydı... Gecenin bir saatinde... Karın delik deş
ik! Baarsaklar, kemikler ve böbrek yaralı... Sanki bu silahı bu cerrah ekibi sıkmış..Öyle bir öfke var ki gözlerinde..
'Bakın' diyorum, 'o ekipte ben de vardım. Babanızın karnı delik deşikti. Sabaha kadar uğraştık ve hayata döndürdük. Elbette karın içnde yapışıklıklar olacak.. Bu tip ameliyatlardan sonra yapışıklıklar olabiliyor... Yaşadığına şükredin!' Söyleyeyim: Kızgınlığı şuymuş: Ameliyattan sonra yapışıklıklar olmuş ve galiba bir ameliyat daha geçirmiş.
Şaşırıyor. Nereden bilecekti benim de o ekipte yer aldığımı! Şu feleğin işine bak..Dünya ne kadar da küçükmüş...
Kıpkırmızı oluyor.Burada benim payıma iki şey düşmüş oluyor. Birincisi hekim kimliğimden dolayı oldukça yüksek bir fiyat veriliyor. Domuzdan kıl koparır gibi... Hani sanki haramzadeyiz. İkincisi de bir vefasızlıkla karşılaşma... Ben de saf saf şunu düşünmüştüm.. Güya diyecekti ki 'o ekip babamı ölümden kurtardı; Allah hepsinden razı olsun!'
Bu şekilde dua eden o kadar çok hastamız var ki! O da bize yeter...
'Ne sallanan mendil ne de gözyaşı
'Deli rüzgar gibi geçiyor zaman!'