Bir mobilyacıya ihtiyacım vardı. Eve ilave mobilya alacaktık ve bazı tamirat işleri de vardı. Aklıma hastalarımdan birisi gelmişti. Şehrin dışındaki Sanayi Sitesi'ndeki işyerine gittiğimde hal hatır faslından sonra sadede geliyoruz ve başlıyorum ihtiyaç duyduğumuz mobilya ile ilgili isteklerimi söylemeye... Muhatabım gerekli notları alıyor ve maliyetini de söylüyor. Halbuki ben hazırlıklı gitmişim.. Daha önce birkaç yerden fiyat almışız; yüksek çıktığı için bir de bir tanıdığa gidelim demişiz. Bu hastamın verdiği fiyat tabir yerindeyse 'diğerlerine rahmet okutacak' seviyede...Yani tahminimin çok üzerinde bir fiyatla karşılaşıyorum. Hayal kırıklığı ve şaşkınlık! İçimden de şunu söylüyorum: 'Tahtadan değil de galiba som altından yapacak. Belki de ben anlatamadım!' Üzerinde düşünüp karar verdikten sonra kendisini arayacağımı söylüyorum ve ayrılıp arabama doğru yöneliyorum.. Marangoz hastam 'hocam bir dakika' diyor, 'Bursa Tıpta yatan babam hakkında bazı şeyler sormak istiyorum!' Duraklıyorum ve 'biraz vaktim var, sorabilirsiniz!' diyorum. Söze bizim hastaneyi kötülemekle başlıyor. Babası 1 yıl önce gece saat 02.00'de bizim hastanede acilen ameliyata alınmışmış. Doktorlar mahvetmişler. Hakıkını helal etmiyormuş. Sanki o ekiptekiler hakkı geçmişte! Aslında o ekiptekilerin hak olarak senden alacakları var. Son zamanlarda da bu 'hakkını helal etme' terimi yerli yersiz kullanılıyor. Neyse...Tabloyu anlatıyor. Çok orijinal bir vaka olduğu için hemen hatırlıyorum.

          'Aa tamam o gece babanızı ameliyat eden ekibin içinde ben de vardım' dediğimde şaşırıyor. Olaya kendi penceresinden bakıyor... Ön yarglı..Daha doğrusu 'olmayan pencere'sinden bakıyor.

          'Tamam hatırladım, babanızı genel cerrah arkadaşımız ameliyata almıştı. Ortopedisti de çağırmış. Açınca böbrek yaralanması da görmüş ve beni de bu yüzden çağırmıştı ve gecenin o saatinde uykudan uyanıp gitmiştim!'  Özellikle 'uykudan uyanıp gitmiştim' terimini kullanmıştım..Elbette gideceğim, bu benim insanlık görevim..Ama burada gönderme yapıyorum ki anlasın..   

          Yakın mesafeden ateşli silahla yaralanma vakasıydı... Gecenin bir saatinde... Karın delik deş

ik! Baarsaklar, kemikler ve böbrek yaralı... Sanki bu silahı bu cerrah ekibi sıkmış..Öyle bir öfke var ki gözlerinde..

          'Bakın' diyorum, 'o ekipte ben de vardım. Babanızın karnı delik deşikti. Sabaha kadar uğraştık ve hayata döndürdük. Elbette karın içnde yapışıklıklar olacak.. Bu tip ameliyatlardan sonra yapışıklıklar olabiliyor... Yaşadığına şükredin!'  Söyleyeyim: Kızgınlığı şuymuş: Ameliyattan sonra yapışıklıklar olmuş ve galiba bir ameliyat daha geçirmiş.

          Şaşırıyor. Nereden bilecekti benim de o ekipte yer aldığımı! Şu feleğin işine bak..Dünya ne kadar da küçükmüş...

          Kıpkırmızı oluyor.Burada benim payıma iki şey düşmüş oluyor. Birincisi hekim kimliğimden dolayı oldukça yüksek bir fiyat veriliyor. Domuzdan kıl koparır gibi... Hani sanki haramzadeyiz. İkincisi de bir vefasızlıkla karşılaşma... Ben de saf saf şunu düşünmüştüm.. Güya diyecekti ki 'o ekip babamı ölümden kurtardı; Allah hepsinden razı olsun!'

          Bu şekilde dua eden o kadar çok hastamız var ki! O da bize yeter...

          'Ne sallanan mendil ne de gözyaşı

          'Deli rüzgar gibi geçiyor zaman!'