Çoğu anne ve babanın sıklıkla bu cümleyi söylediğini duyarız. Adeta, çocuklarına ne zaman dur diyeceklerini bilememekten yakınırlar. Çocuklar,duyu organlarıyla dünyayı tanırlar.

Davranışları ile adeta neyi yapıp neyi yapamayacaklarını test ederler. 

Bir bebeğin ağzı ile,dünyayı tanımaya çalıştığı dönemde,ağzına sakıncalı bir şey götürdüğünde annenin –cıs lafı ile onu ağzına götürmemesi gerektiğini öğrenmesi gibi. Her zaman –cıs sözcüğü,çocuğun davranışını durdurmaz. O zaman da anne,bebeğin ağzına götürmesini istemediği nesneyi eliyle alıp uzaklaştırır.Giderek,anne ve babanın etkili davranışları ile bebek neleri ağzına götürmemesi gerektiğini öğrenir. Çocuklarımıza,kurallarımızı öğretmenin en etkili yolu,sözlerimizle davranışlarımızın birbirini desteklemesidir. Anne babanın tutumunun niteliği,çocuğun kuralları öğrenmesine ya da öğrenmemesine yol açar.

Ailede gevşek kurallar varsa,çocuk aynı davranışına aynı tepkiyi almıyorsa,o davranışı ile ilgili olarak öğrendiği tek kural belirsizliktir.Örneğin,dişini fırçalamadığında bir gün uyarılıyor bir başka gün hiçbir uyarı almıyorsa,dişlerin her zaman fırçalanması gerekmediğini öğrenecektir.Bazı anne babalar,çocukları küçükken ona ait pek çok sorumluluğu hiç yüksünmeden yaparlar.Ayakkabısını bağlayacak yaştayken, ayakkabılarını bağlarlar,okul çantasını hazırlarlar,hatta okula giderken çantayı genellikle anneler taşır.Bunların kendi sorumluluğu olduğunu,ona anlatacak kesin sınırlar yoktur. Anne babaların sınırları ile çocuğun sınırları iç içedir.Evde,bir kitabını unuttuğu için öğretmeninden azar işiten çocuk,hiçbir şekilde öğretmeninin bu uyarısından ders almaz. Eve gelince annesine,"Senin yüzünden öğretmenim bana kızdı,kitabı çantaya koymamışsın" diye annesine çıkışır. Giderek,çocuk büyüyüp sorumlulukları arttıkça,anne ve baba birden omuzlarındaki ağır yükün farkına varırlar.

Sorumluluklarını artık onun taşıması gerektiğine karar verirler.Ancak,bu basit bir devir teslim töreni değildir.

Çocuk,o güne değin sorumluluklarını taşımayı öğrenmediği için,zorlanır. Anne babasından yardım ister ve çatışmalar başlar. Çünkü,çocuktan öğretmedikleri bir davranışı istemektedirler. Yukarıdaki örnekte olduğu gibi, çocuk bugün şanslı günümde isem,dişimi fırçalamadığımı fark etmezler diye düşünür. Gevşek kurallarda,"hayır" her zaman net biçimde "hayır" değildir .Bu, aile sisteminde ,"hayır" bazen "hayır" bazen "evet" dir. Bazı anne babalar da,kuralları çok sert tedbirlerle öğretirler. Çocukların,dünyayı test etme,sınırlarını araştırmak üzere bazı davranışlarda bulunmalarını hemen engellerler. Özellikle şiddet uygulayan ailelerde,çocuğun,kırılan benliğinin yanı sıra öğrendiği tek şey, sorunların çözümünde dayağın,şiddetin tek yol olduğudur. Güçlüler, güçsüzleri bu şekilde cezalandırır. Bu tutuma maruz kalan çocuklar,kendilerini güçlü hissettikleri ortamda, benzer davranışı kendilerinden daha güçsüz olanlara uygulayacaklardır. Yapıcı olmayan disiplin kuralları uygulayan anne babaların, bu tutumları hatalı davranışı durdurur ancak bu hatalı davranış yerine ne yapması gerektiğini öğretmemiş olurlar. Kızının,kendisi ile yüksek sesle konuşmasına öfkelenen bir babanın konuşmasını sesinin perdesini daha yükselterek kızını uyardığını düşünelim. Çocuğun,aldığı mesaj,büyük bir olasılıkla_Onunla böyle konuşmamdan hoşlanmıyor ,ama o da benimle böyle konuşuyor. Baba, sözlerine uygun bir davranış sergileyebilseydi,çocuk,uygun davranışı öğrenebilirdi.

Çocukların, hata yapmaları, son derece doğaldır. Hataları karşısında, bizim vereceğimiz, etkili tepkilerle davranışlarının sınırlarını ayarlamayı öğreneceklerdir.

Çocuklara,olumlu davranışlar Betorder kazandırmanın yolu, öncelikle onlara kurallarımız ve beklentilerimiz hakkında açık ve net mesajlar vermekten geçer. Bunu da,sözel ifadeler kullanarak yaparız. Sözel ifadelerimiz,her zaman yeterli gelmez. Söylediklerimizi davranışlarımızla da pekiştirmemiz gerekir. Sözlerimizle davranışlarımız arasında tutarlılık olduğu zaman, çocuklarımız gerçekten ne söylediğimizi anlarlar.

O zaman nasıl davranalım?

1-Sözleriniz,doğrudan düzeltilmesi gereken davranışa yönelik olsun; Çocuğun,kendini algılamasına zarar verecek ifadeler kullanmaktan kaçının. Yemekte,bardağını deviren çocuğunuza "ne sakar şeysin" yerine, "bardağın koluna çok yakın durduğunda ona çarpıyorsun" vb. dediğinizde,onu incitmek yerine sadece davranışına dikkatini çekmiş olursunuz.

2-Söylenmeyin,açık ve kısa biçimde istediğiniz davranışı söyleyin. "Akşam eve geldiğimde,evi derli toplu görmek istiyorum .Her akşam aynı işleri yapmaktan bana usanç geldi.Ben hizmetçi miyim?" yerine, yapılmasını istediğiniz işleri açık ve kısa olarak ifade edebilirsiniz. "Lütfen,masayı topla, bulaşıkları makineye koy."

3-Çocuğunuza,yalvarmayın; Çocuğunuzdan istediğiniz davranışı yapması için ona yalvarırsanız,kontrolün onda olduğunu düşünür. Kontrol,her zaman ebeveynde olmalıdır. Kararlı ve normal bir ses tonu,amacınıza ulaşmak için yeterlidir.

4-Bağırıp,çığlıklar atmayın; Çocuğunuza,ne denli kararlı olduğunuzu göstermenin yolu yüksek ses tonu değildir. Bu şekilde konuşurken,kendinizi aynada görme şansınız olsa görüntünüzden siz de hiç hoşlanmazdınız. Bir de çocuğunuzun halini düşünün.

5-Çocuğunuz,istediğiniz davranışa uymuyorsa, katlanacağı sonuçları belirtin; Bilgisayarda geçirilecek zaman konusunda,üzerinde birlikte anlaştığınız saati aştığında örneğin ertesi günü bilgisayar oynayamayacağını söyleyin. Söylediğinizde,ne kadar kararlı olduğunuzu görmek isteyebilir. O zaman,ertesi günü bilgisayar oynatmayın.

6-Sözler her zaman yeterli olmayabilir; Bazen, sözlerin davranışlarla desteklenmesi gerekebilir.Çocuklar,o zaman daha iyi öğrenirler. Böylelikle,siz uzun söylevler çekme zahmetinden,çocuğunuzu da-eğer bu söylevlere dayanabilirsem, istediğimi elde ederim,yanlışından kurtarmış olursunuz.

Psikolog İlknur Kurt

Editör: TE Bilişim