Üniversiteli Kadınlar Derneği Yönetim Kurulu üyesi Serap Şenocak ve Üniversiteli Kadınlar Derneği Yalova Şube Başkanı Gülden Dönmez tarafından yayınlanan açıklamada şu sözlere yer verildi, “Kadınların eşitlik, özgürlük ve insan onuruna yakışır yaşam şartlarına sahip olma mücadelesi yüzyıllardır sürüyor. Bu topraklarda yaşayan kadınlar olarak, mücadelemiz ve dayanışmamız sayesinde eşitlik yönünde siyasal ve toplumsal değişimi sağlayacak anayasal ve yasal reformların gerçekleşmesini ve ilgili mekanizmaların kurulmasını sağladık. Her kesimden kadının, etnisite, sınıf, dini inanç, cinsel yönelim, cinsiyet kimliği, dil, engellilik, yaşlılık, sığınmacı/mülteci gibi farklı kimliklerini kapsayan hukuki ve fiili eşitliğin sağlanmasının, toplumsal bir sorumluluk ve devletin yükümlülüğü olarak kabul edilmesi yolunda önemli mesafeler aldık. Devletin, ulusal ve yerel eylem planları oluşturmasını sağladık.

Ancak bugün, ulusal ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmış en temel yasal haklarımız ve kurumlarımız ciddi bir tehdit altındadır. Bunun en son örneği, kadınlarla ilgili tek bakanlığın adının önce Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı olarak değiştirilerek işlevsizleştirilmesi ve ardından da Çalışma Bakanlığı’na bağlanmasıdır.

Yıllardır, kadınların yasal ve kurumsal kazanımlarına karşı siyasi iktidar içinden ve dışından yürütülen kampanyalar, TBMM Boşanma Komisyonu Taslak Raporu ile adeta fiili bir hükümet programına dönüşmüş idi. Bu rapor ile çocuk yaşta zorla evliliklerin teşviki, çocuk istismarcılarına af, tecavüzcü ile evlendirme, kadının ev içi emeğinden kaynaklanan miras hakkını elinden alma, erkeklerin boşanmasını kolaylaştırma, boşanmak isteyen kadını ise (nafakasını evlilik süresine bağlayarak nafakasız bırakma tehdidi ve “aile arabulucuları” gibi yöntemlerle) boşanmaktan vazgeçirme; şiddete karşı devlet korumasını belge sunma şartına bağlama gibi düzenlemelerin önü açılmak isteniyordu.

Yasalarda kadınlar lehine olabilecek her ne varsa bunları budama girişimleri bugün hızla yasaların tamamen kaldırılması taleplerine dönüşmüştür.“Aile reisliği geri getirilsin”, “çocukların velayeti babaya verilsin”, “ev içi emek nedeniyle evlilik içinde edinilen malların eşit paylaşımından vazgeçilsin”, “kadına karşı şiddetle ilgili 6284 sayılı yasa tamamen kaldırılsın”, “Avrupa Konseyi’nin şiddetle ilgili sözleşmesinden Türkiye imzasını çeksin” gibi talepler yaygınlaştırılmaya başlandı. Daha da ötesi, bu taleplerin gerçekleştirilmesinin önünde engel olarak görülen kadın örgütleri de açıkça hedef olarak gösterilmektedir.

Söz konusu bu sürece karşı biz aşağıda imzası bulunan kadın örgütleri/grupları, mücadelelerle kazandığımız haklarımızdan, eşitlik ve özgürlük talebimizden asla vazgeçmeyeceğiz ve cinsiyet ayrımcılığını pekiştiren her türlü söylem, siyasi pratik ve uygulamanın karşısında duracak ve sorumluları teşhir edeceğiz.

Kendi hayatlarımız hakkında karar verme yetkisine sahip olan özgür ve eşit bireyler olarak, emeğimiz, bedenimiz ve kimliğimiz üzerinde kurulmak istenen tüm tahakküm biçimlerine karşı çıkmaya devam edeceğiz. Türkiye’nin tüm siyasetçilerini, siyasi partilerini ve sivil toplum bileşenlerini siyasal/toplumsal sorumluluk almaya ve kadınları eşit yurttaşlar olmaktan çıkarmak, kadınların emeğini sömürmek ve kadınları güçsüzleştirmek isteyen söylem ve politikalara karşı çıkmaya ve kadın örgütleriyle dayanışma içinde olmaya çağırıyoruz.  Biz kadınlar, Türkiye’nin tarih boyunca değişen erkek egemen yapılarına her zaman karşı durduğumuz gibi, bugün de karşı duracağız.  Biz kadınlar, binlerce yıllık ortak mücadele tarihimizin bize kazandırdığı bilgi, deneyim ve dayanışma ile diyoruz ki haklarımızdan da mücadelemizden de vazgeçmeyeceğiz!”

Editör: TE Bilişim