Geçen hafta şiddetin tanımını yapmış, biyolojik ve psikolojik nedenlerini anlatmıştım. Bugün kaldığımız yer olan sosyolojik nedenlerden devam edelim. 
Sosyojik Nedenler:
Dogmatizm: Ne yazık ki, ülkemizde herkes kendi düşüncesini “en doğru” “tek ve biricik” olarak kabul ediyor. Ülkemizdeki şiddet olaylarının en temel sebebi işte bu düşünce tarzında yatmaktadır. Allah’ın kelamı gibi kesin olduğuna inanılan bu düşünceleri bir “iman gibi” savunmak, gerektiğinde bunlar
için ölmeye hazır olmak hep bu tarz düşünmenin sonucudur.

Farklı ve Karşı Düşüncelere Düşmanca Yaklaşım: Gerek Osmanlı dönemi gerekse günümüz cumhuriyetinde kendi düşüncemiz dışındaki düşünceleri “hainlik” olarak gören zihniyet farklı düşünceyle karşılaşınca sadece şiddetin nasıl uygulanacağı tartışmıştır. Yakın tarihimizde solcular sağcılar, sağcılar solcuları hain ilan etmiş ve acı verici olaylar yaşanmıştır. Bugün geriye dönülüp bakıldığında iki tarafından ülkesini sevdiği açıkça görülmektedir ama hala biz çok sevdik onlar az sevdi tartışmaları devam etmektedir sanki sevginin terazisi varmış gibi.

Demokrasinin İktidarca Yozlaştırılması: Çok partili düzene geçeli beri her iktidar kendi düşüncesi karşısında olan düşünceleri bastırmak, güçsüzleştirmek için hatta yok etmek için pek çok yola başvurmuştur. İktidar adaletsiz ve haksız davranınca yani demokrasiyi yozlaştırınca demokrasi dışı yolların en sık kullanılanı olan şiddet herkes tarafından kullanılır, yaşamın bir parçası olur.

Demokrasinin Muhalefetçe Yozlaştırılması: Demokrasinin yozlaşmasından tek sorumlu iktidar değildir. Aynı tarz ve yöntemleri kullanan muhalefette eşit derecede sorumludur. Demokratik olmayan yollarla iktidar olmaya çalışılması şiddeti peşinden getirir.

Partilere ve Politikacılara Karşı Duyulan Güvensizlik: İktidar ve muhalefet demokrasiden uzaklaştıkça toplumda kendilerine karşı olan güven azalmakta, samimiyetlerine inanılmaz olur. Bunu sonucunda herkes kendi başının çaresine bakmaya çalışır. Kuralsızlık genel kural olur. Kuralın uygulanmadığı yerde şiddetin en rahat oluştuğu ortam olarak kabul edilmektedir.

Üst Değerlerin Yok Olması: Pek çok nedenden dolayı ülkemizde kavram karmaşaları yaşanmaktadır. Göçler sonucu oluşan yeni nesiller ne eski kopup gelinen yere ne de yeni yerleşilen şehre ait olamamaktadır. Allah’tan korkmayan kuldan utanmayan kişi kendi isteklerini elde etmek için her yolu meşru kabul etmektedir. Kendisine her yolu hak görür. Elde etmek istediğini şeylere sahip olan kişilere, yani hastanede doktora, okulda öğretmene, araçta şoföre, karakolda polise, askerde komutana, trafikte diğer sürücülere, stada karşı tarafa, sevgilisi olup elele gezene şiddet uygulamaktadır. Şiddet hem bir sonuç hem de sonuca götüren bir araç olmaktadır.

Adalete Olan İnancın Azalması: Hiç kuşku yok ki adalet herkese gerekmektedir. Adelete olan inançın azaldığı yerde herkes savcı, herkes hakim ve herkes cellat olmaya kalkar. Kendisine yapıldığını düşündüğü haksızlığa ceza vermek için en basit ve ilk akla gelen yolda şiddet olur.

Eğitim Sorunları: Aileden sonra eğitim veren diğer kurumlar okullardır. Okullarda şiddetin eğitim için kullanılması şiddeti meşrulaştıran önemli etkenlerden biridir. Okullarda önceliklerin farklı olması, eğitimcilerin doğru rol-model olamayışı düşünmeyi, kendini ifade etmeyi, topluluk içinde olumlu ve olumsuz yönleri ile kabul edilmeyi ve başkasını kabul etmeyi öğrenmemiş kişiler oluşmasına zemin hazırlamaktadır. Bu yapıda yetişen kişilerde sorun çözmek, disiplini sağlamak, kendini ifade edebilmek için şiddeti kullanmaktadır.

Medyanın Tutum ve Davranışları: 80’li yıllarda izlediğimiz Barış Manço’nun ada olacak çocuk programını hepimiz biliriz. 10 puan 10 puan 10 puan 10 puan 40 puanla hepimiz birinci olurduk. Bugünün çocuk programlarında ise elenme korkusu yarışma heyecanını bastırmış durumdadır. Kazanmak için, istediğimiz elde etmek için tek yolun diğerini elemek, yok etmek olduğu mesajının verildiği bu programlarda kavga edenin, olay çıkaranın kazanması bize olumsuz örnek oluşturmaktadır. Çocukluğumuzda bir karate filmi izledikten sonra o havaya girmeyen kaç kişi vardı? Bomba yapımının bile internet aracılığı ile kolayça öğrenilebildiği dünyamızda medya şiddeti meşrulaştırmakta eşini aldatan biri için üzülürken, cinayet işleyen birini haklı bulurken kendimizden geçtiğimizi fark etmemekteyiz.
ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
1. Biyolojik ve psikolojik şiddet nedenlerinin çözümü için uzmanlarda yardım aranılmalı, sorunu olanların uzmana başvurması için cesaretlendirilmesi
2. Eğitim sisteminin yeniden yapılandırılması
3. Hukuksal düzenlenilmelerin yapılması
4. Farklı fikirlere ya da karşıt görüşlere düşmanca bakmak yerine yeni bir çözüm önerisi olarak görülebilmesi
5. Siyaset kurumunun polemik üretmek yerine çözüm üretme yeri olarak görülmesi,
6. Medya kurumlarının sorunun çözümünde etkin rol oynamaya teşvik edilmesi,
7. Şiddet nerede ve nasıl olursa olsun, kimden gelirse gelsin kınanmalı, caydırıcı yaptırımlar planlanılmalıdır.
SON SÖZ
Kızını dövmeyen dizini döver mi diyerek başladık yazıya cevabını verelim. Kızını dövmeyen dizini dövmez çünkü şiddet ile bir sonuç alınamaz. Şiddet şiddeti getirir. Eğitim içinde şiddetin yeri olamaz. Şiddet uygulamak kişinin acizliğini, gelişmemişliğini gösterir. Şiddet birçok nedene bağlı olduğu için çözüme tek bir yolla ulaşılamaz. Hukuk, siyaset, medya, psikiyatri, sosyoloji hep birlikte hareket etmeli, birlikte çözüm üretmelidir. Şiddetsiz bir toplum herkesin yararına olacağı bilinci ancak bu birliktelik ile oluşturulabilir.