Konser başladığında içimden şöyle diyordum: 'Geçen seferki konseri yazamadım. İçimde ukde kaldı; ama bu sefer yazacağım!'

            Beynimin diğer tarafından da aksi bir düşünce benliğimi esir alıyor ve adeta cesaretimi kırıyor. 'Tamam da en zayıf olduğun alan musıki. Ne bulup da ne yazacaksın? Gel en iyisi vazgeç bu sevdadan!'

            Böylece iki gün düşünüyorum ve yazma duygum galip geliyor ve işte yazıyorum. Bakalım becerebilecek miyim? Zira şimdiye kadar sadece tek bir yazım var musıki konusunda. Onu da yıllar önce yazmışım bir bestekarın  ölümünün ardından...

            Yalova Musıki Derneği'nin değerli başkanı ve koro şefi Faruk Ömer Oskan'ın iki konserdir eşimle birlikte davetlisiyiz. O kadar işinin içinde zaman ayırıp nezaket gösteriyor ve bizi davet ediyor. Teşekkürler... Nazik, centilmen ve bir o kadar da alçakgönüllü Faruk bey kısıtlı imkanlara rağmen didinerek bu konserleri düzenlemekte... Bir insanın başarılı olabilmesi için kendisini o işe adaması gerekir. Her konserde şeflik yaparken dikkat ediyorum ve görüyorum ki kendisini bir duygu seline kaptırıyor. Adeta dalıp gidiyor.

            Konserden birkaç gün önce de nazik davetini almıştım ve dernekteki makam odasında birkaç dostla birlikte bir süre sohbet etmiştik. Orada da şunu söylemiştim: 'Müzik bu toplumun en önemli harçlarından biri. Bizim ortak paydamız. Beraber güleriz, beraber ağlarız onunla. Bu ülkenin kültürüne musıki yoluyla hizmet eden sizleri ben vatansever olarak görüyorum. Öyle sloganlarla olmuyor. İcraat gerek!' Hatta bir de örnek vermiştim. Sazı üniversite gençliğine sevdiren bir büyük ustayı da orada minnetle anmıştım.

            Coşkulu konserin birinci bölümünde Yalova Musıki Derneği'nin değerli koro sanatçıları birbirinden güzel ve duygu yüklü eserler icra ettiler. Hele de büyük usta Teoman Alpay'ın o çok sevdiğim şarkısı seslendirilirken adeta bulutların üstünde uçuyor gibiydim. 'Saçın yüzüme değse tenini kıskanırım!' O sırad eşimle beraber eşlik ediyorduk, ama bende ses yok ki!

            Müzik dinlemeyi çok severim. Hele uzun yolda müziksiz yapamam. Hangi sanatçıyı en çok sevdiğimi söyleyeyim mi? Evet işte açıklıyorum: 'Yıldırım Gürses.' Ferdi Özbeğen'in o duygusal şarkılarını da çok severim.

            Hakikaten o akşamki programda aradım, ama Yıldırım Gürses şarkısı yoktu. Hele de o 'bir liseli esmer kız' şarkısı bir başkadır.

           Neyse, dönelim konsere... Faruk Oskan yönetimindeki birinci bölüm tamamlandıktan sonra konserin ikinci bölümünde başka bir değerli sanatçı anons ediliyordu: 'TRT İstanbul Radyosu ses sanatçısı Berrin Şener sahneye çıktığında alkış tufanı kopmaktaydı. Berrin Şener kadife sesiyle çok güzel eserler icra ediyordu. Özellikle şu şarkıları ile herkesicoşturuyordu.

            'Söyle naz mı bu kaş çatış.'

            'Menekşelendi sular, sular menekşelendi.'

            'Doymadım sana ağlarım.'

            Hele o şarkıdaki 'geç buldum, çabuk kaybettim'i bütün salon seslendirmekteydi.

            İtiraf edeyim ki içimde hep bir eksiklik hissetmişimdir. O da bir müzik aleti çalamamanın ezikliği. Muayenehanemin karşısında bir musıki evi vardı, hep müzik sesi ile dinlenirdim. Bir akşam çıkışta uğradım ve hocamıza danıştım. 'Hocam bir enstrüman çalmak istiyorum, ama kendime de güvenemiyorum doğrusu. Zira bende öyle bir yeteneğin olduğunu sanmıyorum!' Hoca ayağa kalktı ve duvardaki kocaman levhayı gösterdi. 'Alkışlamasını bilen enstrüman çalmasını bilir!' Bu sözün kendisine ait olduğunu da söylemişti. Hatta bana cesaret vermek için de eklemişti: 'Ameliyat yapan eller enstrüman da çalabilir!'

            Birkaç ay keman kursu aldım ama onu da bıraktım.

            Sanatçıların ölümüne daha çok üzülürüm hep. Birkaç yıl önce aynı sınıftan hekim arkadaş gurubu ile bir Bursa gezisi yapmıştık. Programda Zeki Müren'in mezar ziyareti de vardı. Babası ile yan yana yatıyorlar. Mezarları böyle bakırdan çatılı. Babasının mezarının üstündeki bakır çatının eksik olduğunu gördüğümde merak edip sormuştum. Rehberin cevabı karşısında adeta donup kalmıştım. 'Hırsızlar bir gece çalmış!'

            Müzik benim için 'ömür boyu sürecek bir şarkı' olarak devam edecek.

            Bilmem bu müzik yazısını becerebildim mi?