Bu söyleşiyi köşeme taşıyıp taşımama konusunda uzun uzun düşündüğümü ifade edeyim..Bu söyleşi gazetemizin şiir köşesini hazırlayan şair ve gerçekten naif, ince ve şair ruhlu dostum Mehmet Özçelik'in gayretleri sonucu ortaya çıkmıştır..Fikir babası kendisidir..Bir gün telefon açıp bana konuyu açtı ve  "Şair Gözüyle Yalova'da Kültür İnsanları" adlı bir dizi yapmak istediğini, kabul edersem beni de bu projeye dahil etmek istediğini söyledi..Gururum okşanmadı desem yalan söylemiş olurum..Ben tevazu gösterince "bak  çok tevazu gösterme gerçek sanırlar" dediğinde gülmüştüm..Yalova kültürüne yazı yazarak bir katkım olmuşsa ne mutlu bana. Ben de okuyucularımdan gelen istek üzerine bu söyleşinin tamamını her hafta köşeme taşıma kararı aldım ki okuyucularım faydalansın. Bir sebep daha var; onu da istemeyerek de olsa ifade etmeye beni zorladılar: Ben aktif cerrahlığıma yenilikleri takip ederek devam etmekteyim..Herkes işine baksın ve haddini bilsin. Alemin geldiği yollara biz ikinci turu atıyoruz. Bu da böyle bilinsin istedim.

          Mehmet bey hakkımda şu yorumu yaparak giriş yapmış..Bu bir önsöz gibi. "Sanıyorum gazetenin ilk çıktığı yıllar 1995 idi. Ben de Yalova Gazetesinde şiir köşesi yönetmekteyim ve gazete bana da her gün gelmekte. Fikret Hoca haftada bir yazıyordu. Yazıları dikkatimi çekti. Yerli yazarlardan Orhan Kemal'i anımsatıyordu. Yabancılardan ise Romen Panait Istrati'yi. Yazıları bende adeta tiryakilik yarattı. Geniş kelime hazinesiyle insanı saran sarmalayan güler yüzlü üslubuyla her yazısını zevkle okuyordum. Engin hoşgörüsü yazılarına bile yansımıştı. İnsan odaklı hekimliği ve gerçek Hipokrat yemini ettiği hasta doktor ilişkilerinde bizzat gözlemledim. Böyle bir insanla dostluğum kendi adıma gerçekten gurur verici bir durum. Sözü daha fazla uzatmadan değerli doktorumuza sorularımızı sıralayalım.

          MÖ: Kendinizden bahseder misiniz?

          FS:Mehmet Bey bu dostlar kervanına ekleme inceliğinde bulunduğunuz için öncelikle size çok teşekkür ederim. Yalova kültürüne bir katkım olmuşsa, bu sıfata layıksam, beni böyle bir konumda

görüyorsanız ne mutluluk verici bir duygudur bu... Bu kubbede bir hoş sada bırakabildimse ne mutlu bana. 1958 Erzurum doğumluyum. İlkokulu Sarıkamış'ta okudum. Ortaokul ve liseyi Erzurum'da bitirdim. Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesini 1983'de bitirdim. O yıllarda mecburi hizmet yasası yeni çıkmıştı. Ankara'ya kura çekimine gitmişiz. Sağlık Bakanlığı'nda kura çekiliyor. Hep doğu ve güneydoğu bölgesinden yerler çıkıyor. Ben de yavaş yavaş torbaya yaklaştım ve elimi daldırdım. "Adalar Belediyesi Tabipliği" diye anons edilmez mi!.. Salon ıslıktan ve alkıştan inliyor. Ben ise mahcup ve şaşkın bir gariban olarak o kalabalıkta alık alık bakıyorum. Ön saftan bağırıyorlar: "Pişmansan becayiş yapalım!" Elbette üzgünüm... Düşünüyorum:"Ben şimdi Adalar gibi lüks bir yerde ne yiyip ne içeceğim?" Güzellikse bir gün, iki gün... Ee sonrası... Uzatmayalım iki yıllık mecburi hizmetimi tamamladıktan sonra Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı'nda ihtisasımı yaptım ve arkasından kariyer sevdası beni Malatya İnönü Üniversitesi'ne yönlendirdi. İki ay sonra yardımcı doçent olmuştum. Orada da kliniği kurup 1 yıl çalıştıktan sonra kendi isteğimle kariyeri bıraktım ve 1990 sonunda Yalova Devlet hastanesi'ne gelmiş oldum. Yirmi seneye yakın bir süre muayenehane hekimliği yaptığım Yalova'ya çok şey borçluyum.

          MÖ:Şimdi aklıma geldi; depremi Yalova'da yaşayan birisi olarak tayin hakkınız olduğu halde ısrarla Yalova'da kalmak istemiş olduğunuzu biliyorum...  Bu konuyu biraz açar mısınız?

          FS:Mehmet beyciğim Allah böyle bir felaketi bir daha göstermesin. O kadar ölü ve yaralı elimizden geçti. Deprem olalı bir ay falan olmuş...Hastane bahçesinde oturuyorum. Bir meslektaşım yaklaştı ve "sen nereye tayin istedin?" diye sorduğunda şaşırmıştım. Ben de saf saf "ne tayini?" diye sormak zorunda kalmıştım. Meslektaşım gülümsedi ve "ne safsın, haberin yok mu, bakanlık tayin isteme hakkı tanıdı!" dediğinde cevabım hazırdı: "Ben Yalova'yı seviyorum, bir yere gitmek de aklımın köşesinden geçmez. Ne diye gidecekmişim. Ahde vefa denilen bir kavram var. Yalova'lı 9 yıldır benim muayenehanemi ayakta tutuyor. Ayıp olmaz mı? Şimdi ben şöyle mi diyeyim:'Yalova iyi günde seninleydim, ama artık gidiyorum, haydi  bana eyvallah arkadaş!' Ben bu namertliği yapamam. Ölürsem de burada öleceğim. Ben kadere inanan biriyim!"

                                                                                               (Devam edecek)

                                                                                                op.dr fikret solak