MÖ:Evet, o günler gitsin de bir daha geri gelmesin. İnsan düşündükçe hüzünleniyor. Ben sizi yazmaya düşkünlüğünüzden tanıyorum... Sahi edebiyata ve yazmaya eğiliminiz ne zaman başladı?

         FS:Bende kitap okuma sevdası ilkokuldan başlamıştır. Öğretmenimiz  kitap okuma çetelesi oluşturmuştu. Sınıfta öğretmenimiz o çeteleye kitap kartlığında bir artı işareti koyardı. Ben de en fazla artıyı alabilmek için adeta yutarcasına kitap okurdum. Orta okul ve lisede yaz tatillerinde ormana tek başıma gidip bir ağacın altında kitap okurdum. Şimdi abarttığımı sanacaksınız... Okurken uyuyakaldığım ve gece ormanda uyanıp korktuğum anları şimdi hatırlayınca tebessüm ediyorum.. Bir yaz 1000 temel eser serisinin bütün kitaplarını okumuştum. Bir gün bir roman yazma sevdam vardı, hep hayal ederdim. O yıllarda bir yere yazamadım, sadece okumakla yetindim.  Yeri gelmişken söyleyeyim: Bence bizde insan tasvirini en iyi yapan yazar Reşat Nuri Güntekin'dir. Yabancılardan da tasvir konusunda en çok Charles Dickens'i severim; birçok eserini okumuşumdur. Reşat Nuri'nin de bütün eserlerini okumuşumdur.  Birkaç yıl önce odamda Reşat Nuri'nin eserlerinden birini okurken bir meslektaşım "Bu devirde hala bunu mu okuyorsun?" diye takıldığında epey bozulmuştum. İnsan tasvirini halbuki ben oradan öğrendim... "Merak etme" dedim, "dünya klasiklerini okumuşumdur!" Batı ve Rus edebiyatından bazı eserleri saydım ve okuyup okumadığını sorduğumda cevap veremeyip mahcup olmuştu..Elbette maksadım onu mahcup etmek değildi.

            MÖ:Yazdığınız ilk makaleyi hatırlıyor musunuz, nerede basılmıştı?

            FS:Ondan  önce şunu söyleyeyim:Yalova'ya geldiğim sene hep bir gazetede yazmak istemiştim. İlk olarak şimdi adını vermek istemediğim bir gazete çıktığında gidip talip oldum ve bir ay kadar yazdım. Sonra sahibinin fikirleriyle davranışları arasındaki derin çelişkiyi görünce soğudum ve bıraktım. Bir gün berbere gitmiştim. Sıramı beklerken gazetelere göz atıyordum. Birden gözüme o güzel mizanpajıyla Yalova Gazetesi ilişti. Künyesine baktığımda değerli insan Faruk Tezcan'ı görmüştüm. Hemen gazeteye gidip yazma isteğimi iletince memnunlukla kabul etmişti. Orada uzun yıllar düzenli olarak yazdım. Hep o "ilk makalem" in özlemini çekerim. Ne yazık ki arşivimde yok... Belki birgün arşivden bulup verirler. Ne güzel olur...

          MÖ:Makalelerinizi hangi ortamda yazmayı seviyorsunuz?

          FS:Hani bir deyim vardır "el ayak çekilince..."  Böyle sessiz ortamda insan dünyadan kopup gidiyor. Genellikle gecenin bir vaktinde herkes yattıktan sonra konsantre olurum ve duygularımı kağıda dökerim.

          MÖ:Yazdıklarınızla ilgili olarak okurlardan ilginç geri dönüşler oldu mu?

          FS:Bence okurların beni arayıp olumlu ya da olumsuz görüş belirtmeleri okunduğumun bir göstergesidir. Şöyle düşünürüm: "Ne güzel ki yazılarımı okuyorlar ve görüş belirtiyorlar. Ne güzel ki bu ülkede okuyan insanlar var!" Okurlarımdan genellikle beni onurlandıran ve duygulandıran telefonlar alırım. Bazen de caddede yürürken rastlarım ve "bu haftaki yazınızı çok beğendim, ne güzel duygular katmışsınız; severek okudum" diyen dostlara sıkça rastlamışımdır. Enteresan bir anımı anlatayım. Bir gün poliklinikte hasta muayene ediyorum, o yoğunlukta cep telefonum çaldı. Açmakla açmamak arasında tereddüt yaşarken ısrarla çaldığını görünce açmak zorunda kaldım. Telefon bir okuyucumdan geliyordu. Sert ve soğuk bir ses tonuyla hemen konuya girdi: "Hocam bu haftaki yazınızda ideolojileri kötülemişsiniz. Şu cümle hiç hoşuma gitmedi:'ideolojiler idrakimize giydirilmiş birer deli gömleğidir. İtibarları menşelerinden geliyor, hepsi de Avrupalı.'  Ben şimdi bir ideoloji peşinde koşan insan olarak bilinçsiz biri miyim?" Ben sakin sakin dinliyorum, ama okuyucum motor gibi konuşuyor. Mecburen araya girmek zorunda kaldım. "Ama" dedim, "cümlenin sonunda herkesin düşüncesine saygılı olduğumu, ideolojileri benimseyenleri hakir görmediğimi de belirtiyorum."  Biraz sohbet edince benim bir öğretmen ahbabım olduğunu ismini verince anlamıştım. İkimiz de kahkaha atıp sohbeti sonlandırdık.  (Devam edecek).

                                                                                                                         op.dr.fikret solak.................