Yalova’da yer altına yerleştirilen sabit çöp konteynerlerinin kullanım açısından sağlıklı olmadığını ve Türk Halkının alışkanlıklarına uymadığını belirten Arif Ekim, “Bu sabit konteynerler derhal sökülüp atılmalıdır. Diğer konteynerler de senede 3-4 defa yıkanmalı, dezenfekte edilmelidir” dedi.

Çöp toplama konusunda, tekrar saatli çöp toplama sistemine dönülmesi gerektiğini kaydeden Arif Ekim “Mevcut kirlilik sorunu çözülmelidir. Saatli çöp toplama sisteminin nasıl uygulanacağı çok da iyi ilgili personelce bilinmektedir, tarife gerek yok” diye konuştu.

Dev konteynerlerin  toprağa gömülerek servise konulduğunu ve bu işlerden birilerinin para kazandığını fakat kaybedenin ise Yalova olduğunu iddia eden Arif Ekim, “Dev gömme sabit konteynerler neden yanlış bir iştir, açıklayalım: Bizim çöpümüz, mutfak kültürümüzden kaynaklanan, gelişmiş Avrupa ülkelerinden oldukça farklı olarak, ıslak çöptür. Gidin kontrol edin, göreceksiniz ki, bu sabit gömme konteynerlerin dibi pis su ile doludur ve tabii mikrop yuvasıdır, koku yaymaktadır. Sabit oldukları için de, bu konteynerlerin yıkanıp dezenfekte edilmesi imkanı da bulunmamaktadır” diye konuştu.

Bir kentin çöp ve atıklarla olan sınavının nasıl yönetildiğinin, uygar bir yerleşim yeri olup olmadığının, halk sağlığına önem verilip verilmediğinin de bütün işaretlerini verdiğini belirten Ekim, “Çöpünü toplamayı ve evrensel/bilimsel ölçütlere uygun düzenli depolamayı beceremeyen bir kent, iyi yönetilmeyen, uygarlıktan nasibini almamış, halk sağlığına önem vermeyen bir kenttir. Yalova, 1984’e kadar, çöpünü toplayamayan bir kasaba idi. Her evin önünde insan boyutunda koca variller vardı, vatandaş çöpünü bu varillere depolardı, temizlik kamyonları ortalama haftada bir veya iki defa gelip, işçiler bu varilleri önce yere boşaltır sonra da kürek ve yabalarla kamyona atarlardı. Variller paslı ve delik deşik olduğu için, çöp suları etrafa yayılırdı. Üstelik hele yaz aylarında, koku ve sinek tüm kasaba sokaklarını çekilmez bir hale getirirdi. İşin en acı yanı, çöplerden çevreye yayılan bakteriler her sene onlarca çocuğun menenjite ve benzeri ağır hastalıklara yakalanmasına neden olurdu. Ne acıdır ki, bu olumsuz tabloya herkes seyirci kalıyordu. 1984’te belediye başkanlığı koltuğuna Cengiz Koçal oturduğunda, on gün kadar sonraydı, evinde hayırlı olsun ziyaretine gidip kendisine uzun boylu çöp sorununu ve nasıl çözüleceğini anlatmıştım. Rahmetlinin aklına yattı önerilerim ve daha o yaz başı da işe koyuldu. Pilot mahalleler ile uygulamaya başladı ve çöp varillerini kaldırmaya girişti. Hemen akabinde de, saatli çöp toplama sistemine geçerek, sorunu tümüyle ortadan kaldırdı. Sistem oturduğunda, sağlık sorunları da dip seviyelere indi. Şunu kaydetmekte fayda var: Saatli çöp toplama sistemi, ülkemizde ilk kez Yalova’da uygulamaya geçilmiştir. Son on beş yıl içinde bazı belediyeler de bu sistemin faydalarını anlayıp, uygulamaya geçmiştir. Çöp işi taşeronlaştırılınca, bunun sözde mali bir yararı olduğunu savunanlar yanılmaktadırlar, aksine ilk yıllarda işçilik maliyeti düşmekte, sonra da yükselmektedir. Reel ücretlerle, nüfusa orantılayarak yapılmış çalışmalar maliyet artışının 2-3 mislini bulduğunu ortaya koymaktadır. Taşeronlaşmaya rağmen sistem Barbaros Binicioğlu dönemine kadar da saat gibi çalışmıştır. O dönemde saatli çöp toplama sistemi kaldırılmış, her evin önüne farklı boyutlarda konteynerler yerleştirilmiştir. Böylesi, sanırım taşeron firmanın da işine geliyordu. Tepkiler üzerine, dar sokaklardaki konteynerler kısmen kaldırılmış ama sistem de çökertilmiştir. Sonra ortaya çıkan manzarayı hala izliyoruz: Çöpler sokak ve caddeler boyunca poşetler içinde diziliyor, hayvanlar dağıtıyor, sızan pis sular etrafa akıyor, ortalık çöp kokuyor. Hele, lokanta ve büfelerin bol olduğu, kıyı caddelerinde ve çarşının göbeğinde akşam saatlerinde yüzünü buruşturmadan gezen bir insana rastlamanız mümkün değildir. Bu manzara reva mıdır? Hayır. Yakın geçmişte bu sorunu çözmüş bir kasabada, sistemin tepetaklak edilerek, eski kokuşmuş manzaraların tekrar ortaya çıkması ve yöneticilerin sorunu görmemesi, anlaşılır bir iş değildir” diye konuştu.

Çöpümüzün ıslak olmasının bir geri kalmışlık göstergesi olmadığını ve tamamıyla beslenme alışkanlıklarımızın bir ürünü olduğuna dikkat çeken Arif Ekim, “Batıda gördüğü her işin üstüne “yenilik” diyerek balıklama atlayan zavallı kafalar, ülke gerçeklerini siz unutsanız da, işin uygulaması size gösterir. Çöpümüzün ıslak olması, bir geri kalmışlık göstergesi değildir, tamamıyla mutfak kültürümüz ve bu verimli coğrafyadaki beslenme alışkanlıklarımızın ürünüdür. Bu sabit konteynerler derhal sökülüp atılmalıdır. Diğer konteynerler de senede 3-4 defa yıkanmalı, dezenfekte edilmelidir. Ayrıca, İlçe ve belde belediyeleri de, saatli çöp toplama sistemine geçmeliler. Konuya girmişken, rahatsız edici bir noktaya daha parmak basmak gerekir: Yalova’nın ana karayolları üzerinde olsun, mücavir alana çıkan köy yollarında olsun, çevresine atık atılmayan, moloz dökülmeyen bir yol yoktur. Bu ayıp, zorlayıcı tedbirler de alınarak, bir an önce giderilmeli ve gereken yapılmalıdır. Sahipsiz bir kent görüntüsü, Yalova’nın “markası” olmamalıdır. Valilik ve tüm kamu kuruluşları da, bu konuda politik ayrım yapmadan, belediyelerle işbirliği içinde olmalıdır, bunlara jandarma ve polis teşkilatı da dahildir. Belediyeler de, sadece sorumluluk alanı içinde değil, yetkili oldukları tüm mücavir alan içinde böylesi atık ve molozları toplayıp kaldırmalıdırlar. Çöp birliğinin (YAKAB) protokolü de bunu gerektirir.Ülkenin en az yüzölçümüne ve nüfusuna sahip bir ilde, bu konuların halledilememesinin ayıbını kimse sırtında taşıyamaz” açıklamasında bulundu.

Editör: TE Bilişim