Stres hemen herkesin sıkça kullandığı bir sözdür. “Bu ara çok stresliyim“ “ben çok stres yapıyorum“ “benim iş stresli iş“ bu cümleler ne kadar tanıdık geliyor değil mi? Nedir peki stres? Stres kişinin fiziksel ya da psikolojik bütünlüğüne karşı olarak algıladığı tehtiddir. Değişen veya hoşa gitmeyen durumlara uyum sağlamak için kişi yeterli yetilere sahip değilse veya böyle düşünüyorsa stres ortaya çıkar. Stres yaşamın bir parçasıdır. Stresi ortaya çıkaran travma, kaza, bedeni zorlayan güçlükler, gürültü, kalabalık, aşırı sıcak, soğuk olabileceği gibi, zaman sınırı olan görevler, kişiler arası çatışmalar, çalışma koşulları, aile içi sorunlar, ekonomik krizler olabilir. Aslında sorun stres faktörü değil kişide stres sonucu oluşan sonuçlardır. Stresle birlikte kalp daha hızlı atmaya başlar, solunum hızı artar, sindirim hızı yavaşlar, kabızlık, ağız kuruluğu olur. Sürekli kas kasılmasına bağlı olarak vücutta yaygın kas ağrıları aşırı stresin temel özellikleridir. 

Stres tek başına bir psikolojik rahatsızlığa yol açmamaktadır ancak genetik ve sosyal faktörlerle birlikte kişinin kırılganlık/dayanıklılık düzeyine göre depresyon veya kaygı bozukluklarına yol açabilmektedir

Eğer stres sorunlarımızı çözmemiz için bizi harekete geçiriyorsa sağlıklıdır. Sorunlarımızı çözmemizi engelliyor, bizi sıkıntıya sokuyorsa o zaman hastalıktan söz edilebilir.

Stresi sağlıklı yönetemiyorsak şu sorulara verilen cevapların çoğu “evet” olur.
I. Sürekli yorgun musunuz? Sabahları yorgun bir halde mi kalkıyorsunuz?
II. Başkalarına karşı tahammül gösteremiyor musunuz?
III. Kendinizi sinirli, endişeli ya da panik halinde mi hissediyorsunuz?
IV. Dikkatinizi toplamakta zorluk yaşıyor musunuz? Sık sık unutkanlık yaşıyor musunuz?
V. Uyku probleminiz var mı?
VI. Sık baş ağrısı yaşıyor musunuz?
VII. Sık mide yanması, hazımsızlık, ağız kuruluğu gibi sindirim sistemi sorunları yaşıyor musunuz?
VIII. Çabuk mu sinirleniyorsunuz?

Stres, bizi sorun çözmek için harekete geçiren enerjidir. Kişiler  stres içeren yaşantılardan daha güçlü çıkabilirler. Daha küçük bir çocukken bizim yerimize her şeyi yapmaya çalışan bir anne babamızın olduğunu düşünelim. O yaşlarda yürümek, yemek yemek, çişimizi kakamızı tuvalete yapmamız gerektiğini öğrenmek stres faktörüdür. Onları bizim yerimize yapmaya çalışsalar bu yetenekleri kazanabilir miydik? Stres öğrenmeyi, mücadele etmeyi başlatan ilk adımdır. Sınavı olan öğrenciyi dersi başına oturtan şey yine strestir. Görüldüğü üzere stres aslında bir enerjidir, bizi harekete geçiren yakıttır.

STRESLiYKEN BUNLARI YAPMAYIN

Birçok kişi stresle baş etmek için yanlış yollar seçer. Faydası olmayan hatta zararlı olan bu yollara sapmayın.
Sigara, alkol, uyuşturucu gibi maddeler kullanmayın,
Kontrolsuz olarak alış-veriş yapmayın,
Çözümü tek başına bulmaya çalışmayın,
İçine kapanmayın,
Aşırı yemek yemeyin ve
Önemli bir karar vermeyin.

STRESLE BAŞA ÇIKMA YOLLARI

Stresle başa çıkabilmenin en önemli yollarından biri anı yaşayabilmektir. Yani geçmişte neyin, neden olduğunu sorgulamak, gelecekte neler olabileceğini hayal etmek yerine o anın içinde kalabilmektir. Geçmişte ya da gelecekte değil, şimdiyi yaşamaktır. Doğru soru olarak “şuan ne yapmalıyım, ne yapmamalıyım” dır. Ne geçmişe bir şey yapabiliriz ne geleceği bilebiliriz. Elimizde tek şey olan şuandır.  “Şimdi ve burada” diyerek anın içinde kalınmalıdır.

Fiziksel bir aktivitede bulunmak, spor yapmak vücuda da ruha da iyi gelir. Bunun dışında beslenmeye dikkat edilmelidir. Kahve, çay, kola gibi içecekler stresi arttırır. Bitki içecekleri, meyve suları daha çok tercih edilmelidir.

Eğer kişi sorunlar ve stres ile başa çıkamıyorsa mutlaka bir uzmandan yardım istemelidir. Tedaviyi red eden kişilerin yakınları onlara kızmamalı, eleştirmemeli uzmana başvurmak için cesaretlendirmelidir. Sana sağlıklı olarak ihtiyacımız var, senin sağlığın için endişe ediyoruz diyerek tedaviye başvurmaları için cesaretlendirebilirler.

HASTALIK OLAN STRESİN TIBBİ TEDAVİSİ

Stres eğer depresyona ya da anksiyete ( kaygı-endişe ) bozukluğuna yol açtıysa tıbbi yardım aranmalıdır. Tedavide en uygun yaklaşım ilaç tedavisi ve psikoterapinin kombine edilmesidir. Hastalık hastadan hastaya farklılık gösterebilir. Her hastanın tedavisi kendisine özgüdür.  

Tedavinin temel hedefi hastanın uyumsuz tutumlarının farkına varıp hastalıkla baş etme stratejilerini geliştirmek, yeni beceriler elde edindirmek ve yaşam tarzında kalıcı değişimin sağlanmasıdır. Hastalıkların hafif formları sadece psikolojik müdahaleler ile tedavi edilebilir. Bu kişilerde uyku için veya belirli stresli durumlarda ara ara alınanlar hariç ilaca gerek kalmaz. İlaca karar verilirken ise hastanın günlük işlevselliğinde bozulma olup olmadığı dikkate alınır. İşlevselliği bozulduysa ilaç desteği şarttır. Nasıl ki bir elbise alırken beden aynı olsa bile kişiye göre bel, paça gibi rutüşler yapılıyorsa, tedavi de kişiye özgü belirlenir çünkü her insan biriciktir. İlaç seçimi, kullanım şekli ve süresi kişiye özgü belirlenir. Yani hastalık yoktur hasta vardır, her hastanın tedavisi kendisine özgüdür. O yüzden bu ilaç bana iyi geldi sen de kullan gibi bir yaklaşımla başkasına ilaç önermek çok yanlıştır.

Pek çok kişinin söylediği” stresten uzak dur, kafaya takma” gibi sözler gerçekle bağdaşmaz. Stres hayatın her aşamasında vardır. Önemli olan onla nasıl baş edeceğini öğrenmek, stres yönetimini becerebilmektir. Stresle baş etmeyi öğrenmek yüzme öğrenmek gibidir, unutulmaz. Öğrenilen her beceri gibi bize özgüven kazandırır. Kişi sorunlara eskisi kadar korku ve endişe ile bakmaz, bunların baş edilebilir, katlanılabilir olduğunu bilir. Tıpkı çocuklukta yapılan aşı gibidir stres, biraz ateş, biraz huzursuzluk oluştursa da daha büyük hastalıklardan bizi korur. Yeter ki ondan kaçmayalım, onu kabul edip birlikte yaşamayı öğrenelim