Hastane zemin katındaki teknik büro odasından çıkarken hiddetim henüz geçmemişti demek ki! Meslektaşım omuzuma dokunarak “biraz ağır kaçmadı mı o son sözün!” dediğinde anlamlı anlamlı yüzüne bakmıştım. “O bundan fazlasını bile hak etti, ama hadi neyse!”

          Yani insan böyle istismar ortamında karşısındakinin muhatabını birşeyden anlamaz, kısacası “hiç yerine” koyduğunu hissettiğinde şirazeden çıkabiliyor.

          Bakıyorsun ki adam bir medikal firmasının temsilcisi değil de adeta “şark kurnazı.” Anlatayım... Birkaç yıl önce almış olduğumuz, daha doğrusu bizzat benim ihale komisyonu yetkilisi olarak imza attığım bir mesane taş kırma cihazından bahsedeceğim. Tıpta buna “sistolitotriptör” diyoruz. O zamana kadar cihaz yokluğundan dolayı mesane taşlarında mecburen açık ameliyat tekniği uygulamakta idik. Düşündük, bu sistolitotriptörü alırsak hem bize, hem de hastalara faydası olacak. O zamanın parası ile 5.5 milyara almış olduk hastaneye. Yani şimdiki para ile 5500 lira demek... Cihazımız ses dalgaları ile çalışıyor. Bir motoru var, bu gövdesi... Orada üretilen ses dalgaları iki metre uzunluğundaki bir plastik hortuma iletiliyor. Plastik hortumun ucunda da bizim elcek veya “handle” dediğimiz bir aparat ile sonlanıyor cihaz. Elcek yaklaşık 20 cm uzunluğunda bir aluminyum boru; aynen kalorifer borusu gibi... Bu elceğin içinde de ikinci bir aparat var. En ortada hareket eden bir mermi var. Ses dalgaları o mermiyi hareket ettirince ucundaki 50 cm lik tel titriyor ve tel de mesanedeki taşa değince taş kırılıtor. Mekanizma kısaca böyle..

          İşte bu elcek bozulmuştu. Yani sadece bu elcek değiştirilecekti. Mecburen firmasını çağırmak zorunda kalmıştık.O gün sabah tam polikliniğe gidiyordum ki cep telefonum çaldı ve bizim teknisyen arkadaşımız telefonun diğer ucunda idi. “Hocam taş kırma cihazı için firma yetkilisi geldi, sizi bekliyoruz!” “Polikliniğe gidiyorum, sonra geleyim!” Ama teknisyen arkadaşımız ısrar ediyor. “Hocam on dakikalığına gelin, bu işi bitirelim!” Mecburen gittim. Firma yetkilisi cihazı kontrol etmekte... “Sadede gelirseniz iyi olur, arıza nerede?” diye sorduğumda elceğin bozulduğunu, tamirinin de mümkün olmadığını ve yenisi ile değiştirmek gerektiğini söylemişti.

         “ Peki tamam da kaça mal olacak hastanemize?” diye sormuştum. “Hocam, koridora çıkıp sorumlu müdürümle konuşup size dönsem olmaz mı!” diyerek odadan çıktı ve telefon görüşmesini yapıp odaya döndü. Yüzüne bakıyorduk ne söyleyecek diye...

          “12.5 milyara değişiriz diyor müdürümüz” dediğinde  duyduğum rakama inanamamıştım. Adeta donakalmıştım!... İçimden diyorum ki “galiba sayı saymasını bilmiyor, veya ani bir hafıza kaybına uğramış olmalı!”

          “Anlamadım, siz sadece elceği değiştirecektiniz, tüm cihazı değiştirmeye ne gerek var?”

          Tebessüm ederek bakmakta... Anlıyorum içinden “ne saf ve anlamaz adama çattık” diyordur.

          “Hayır hocam, söylediğim rakam yeni elceğin fiyatı” demez mi! Şaşırmıştım o an!..

          Elceğin teknik özelliklerini gösteren belgeyi çantasından çıkardı ve incelemem için uzattı. İncelemekteyim; bu sırada cihaz hakkında verdiği bilgilere şunları da eklemekte: “Orijinal, İsviçre malı vesaire...”  Başımı kaldırıp sormadan edemedim: “Yalnız bir özelliğini yazmayı unutmuşsunuz sanırım!”

          Hayretle yüzüme bakmıştı..”Nasıl?”

          Cevabını hazırladığım bir soru idi ve bilerek sormuştum. “Kaç ayar altından yapılmış olduğunu belirtmemişsiniz de..Galiba 22 ayar olmalı!”

          Muhatabım kıpkırmızı olmuştu. Yüzünde tikler belirmeye başlamıştı. Son sözümü söyleyerek odadan çıktım. “Kalsın almıyoruz.!”

          Bu elceği daha sonra Bursa'daki bir firmaya sempatik ilişkilerimi kullanarak kaça yaptırdığımı tahmin edersiniz!  500 liraya...Yazı ile:Beş yüz lira..

          Vatanını sevmenin ölçüsünün ne olduğunu bir bilebilsek...

 

 

                                                                                                                 op dr fikret solak