'Marifet iltifata tabidir' özlü sözündeki derinliği o gün iyice anladım desem abartmamış olurum.  

            Yaz gününün o kuş cıvıltıları arasında arabamı köyün kenarındaki kestane ağacının altına park edip mangalı ve nevaleyi indirmekteyiz. Eşim ve oğlum da hazırlıkta son sürat yardım etmekte. Hele oğlum Konuralp ete hiç dayanamaz. Mangalı yakıyordum ki uzaktan genç bir bayanın sesini duyuyorum.  Başımı kaldırdığımda bir bayanın sinirli bir şekilde ve el kol hareketleri yaparak bize doğru geldiğini görmüştüm. Bu ağacın altında defalarca piknik yapmıştık daha önce. Kestane de toplayıp gitmişimdir. Bu ağaç 'benim ağacım' idi anlayacağınız. Bayan yanımıza gelince kızgınlığı daha da artmıştı. Burnundan soluyordu adeta... 'Buranın özel mülk olduğunu bilmiyor musunuz? İzin almadan burada nasıl piknik yaparsınız? Lütfen hemen toplanın ve gidin!'

            Şaşırmış ve mahcup olmuştuk...Pabuç pahalı gibi idi.. 'Tamam' diyordum, 'kusura bakmayın, hemen toplayıp gidiyoruz!' Bu sırada uzaktan yaşlı bir teyze bizim yanımızdaki bayana sesleniyor. 'Nermin kızım, ne var, ne oldu?' Nermin 'anne bahçeye izinsiz girmişler, çıkarıyorum!'  diyor. Yaşlı teyze de ne düşündüyse bize doğru geliyor. Yaklaşınca tavrı değişiyor. Evet görüyorum, bir tanıdık sima bu...Gelir gelmez bana sarılıp özür diliyor ve dönüp kızına sitem etmeye başlıyor.

            'Kızım babana prostat ameliyatı yapan doktorumuzu tanımadın mı? Çok ayıp ettik!' derken bakışlarını benden kaçırıp yere bakıyor o an. Bu sırada uzaktaki yaşlı amcaya bağırıyor teyze... 'Ahmet gel bakalım kim gelmiş bahçeye!' Ahmet Amca hızlı adımlarla yanımıza gelince hemen bana sarılıyor. Evet, bu ameliyat etmiş olduğum o sempatik insandan başkası değil! O anda ikisi de başlıyorlar kızlarına yüklenmeye ve sitem etmeye. Ben de mahcup oluyorum ve buna engel oluyorum.

            Ahmet Amca bize kiraz getirmeye gidiyor. Biraz sonra bir sepet kiraz ile dönüyor. Bizim insanımızın gönül zenginliği ve ahde vefa duygusu işte bu! İnanım belki çok az millette vardır bu sadakat duygusu...