1836 yılında İstanbul’da doğmuş Ermeni asıllı bir bestekarımızdır. Ailesi hakkında detaylı bilgi yoktur. Müzisyen bir aileye mensup olan Nikoğos’un iki kardeşlerinden biri, Nişan keman çalar, diğer kardeşi Kapril bestekardı. İlk Musıki bilgilerini kilisede din adamı olan Kapriel Ebeyan’dan aldı. Nikoğos Türk Musıkisinde hem hanende olarak şarkı söyler aynı zamanda tambur çalardı. 1879 yılında Kumkapı Meryem Ana Kilisesinin baş muganni oldu. Sultan Aziz döneminde özel bir yere sahip olan bestekar , Karabet Ağa’dan ve Dede efendiden musıkimizi öğrendi.

Türk Musıkisi hocası Delalzade İsmail Efendi’dir. İsmail Efendinin aracılığı ile Dede Efendi ile tanıştı. Nikoğos Ağa’yı dinleyen Dede Efendi ‘’ Önce Türkçeyi öğrem ondan sonra benden ders almaya gel ‘’ diye tavsiyede bulunmuştur. Bu ikazı unutmayan Nikoğos Ağa Türkçe öğrenmeye ve dili düzelmeye büyük gayret göstermiştir.

Daha sonraki dönemlerde Markar Ağa’dan istifade ederek musıki bilgisini ilerletti.Dellalzade ve Haşim Bey’le beraber Enderun da hocalık yaptı. Türk Edebiyatının en önemli isimlerinden biri olan Ahmet Vefik Paşadan üç yıl edebiyat dersi aldı.

Nikoğos Ağa Hristiyan olmakla beraber dini Türk Musıkisine büyük ilgi duymuştur.Meşk ettiği birçok ayin, nât, ve diğer formlarda eserleri meşk edebilmek için Mevlevihanelere devam etmiştir. Sultan Abdülmecid’in isteği üzerine bir defa Ezan-ı Muhammed’i okuduğu söylenmektedir.

Daha çok şarkı bestekârı olarak bilinen Nikogos Ağa’nın eserlerinde ağır başlı bir üslûp dikkati çeker. Zengin melodik yapının yanında düzgün bir prozodi ve sağlam bir tekniğin gözlendiği bestelerinde lirizm daima ön plana çıkar. Bazı makamların melodik karakterlerine verdiği renk onun orijinal yönlerinden biridir. Nikogos Ağa 200’den fazla eser bestelemişse de bunlardan ancak yetmiş kadar şarkısı günümüze ulaşmıştır. Bunlar arasında, “Ey çeşm-i âhû mehlikâ” mısraıyla başlayan acem-aşiran; “Sevdi gönlüm ey melek-sîmâ seni” ve “Bâri felek ben yüzüne söyleyim” mısralarıyla başlayan acem-kürdî; “Hoş yaratmış bâri ezel” mısraıyla başlayan ferahnâk; “Niçin a sevdiğim niçin” mısraıyla başlayan hicaz; “Akşam olur güneş gider şimdi buradan” mısraıyla başlayan hicazkâr”, “Var mı hâcet söyleyim ey gül-tenim” mısraıyla başlayan muhayyer-kürdî şarkıları en çok sevilen eserlerindendir. Aynı zamanda iyi bir tamburî ve mûsiki hocası olan Nikogos Ağa’nın yetiştirdiği talebeler arasında, tambur hocalığı yaptığı Yenikapı Mevlevîhânesi şeyhlerinden Mehmed Celâleddin Dede ile Leylâ Hanım (Saz) en tanınmışlarıdır. Nikogos Ağa’nın pek çok yerli kaynakta, Ermenice mûsiki dergileri ve notalar neşreden, 1873’te Patrik IV. Kevork’un daveti üzerine Ermenistan’a giderek kilise ilâhilerini notaya alan ve 1879’da İstanbul’a döndüğünde Kumkapı’daki Meryem Ana Kilisesi’nde başmugannî olan Hasköylü Nikogos Taşcıyan ile (ö. 1885) karıştırıldığı görülmektedir. Ayrıca Nikogos Ağa’nın bazı eserlerinin yine aynı dönemde yaşamış, Kemânî Sebûh’un talebelerinden “Hüdâverdi” lakabıyla tanınmış Kemânî Nikogos’un (ö. 1884) eserleriyle zaman zaman karıştığı söylenmektedir Kendi milliyetinden çok Türk Musiki sanatı içinde ebedileşen Nikoğos Ağa 1885 yılında öldü ve Topkapı Ermeni mezarlığına gömüldü.