Yeryüzünde çeşitli meslekler vardır. Bunlar toplumun gereksinimlerini yerine getirmek ve düzenini korumak, aynı zamanda uğraşanların geçimini sağlamak için gereklidir.

Öyle meslekler vardır ki zaman içinde var olmuş, ancak günü geldiğinde geçerliliğini yitirip terk edilmiştir. Yerine, yaşam koşulları ve düzeyi yükseldikçe yenileri ortaya çıkmıştır.

Şimdi öyle bir ülke düşünün ki, başka yerlerde işlevlerini sürdüren mesleklerin çoğu burada unutulmuş olsun.

Örneğin; Gardiyanlık diye bir meslek veya görev yokmuş. Çünkü hapishaneler bomboşmuş. Çoğu da kapanmış, başka amaçla kullanılıyormuş.

Savcı, Hakim de yokmuş. Çünkü mahkemelik hiçbir olay olmuyormuş. İnsanlar barış içinde kavga etmeden, mutlu bir şekilde yaşıyorlarmış.

Kavga, döğüş, hırsızlık, yasadışı davranışlar olmadığından, herkes kurallara uyduğundan polise, kolluk güçlerine de gerek kalmamış. Bu meslek yok olmuş.

Bu ülkede noter de yokmuş. Yaşayanların sözü, bir kağıt parçasından çok daha değerliymiş. Bunu kanıtlamak için bir belge düzenleyip onaylatmak anlamsızmış.

Yok olan bir başka meslek avukatlıkmış. Suç işlenmediğinden, haklıyı haksıza karşı savunmak gerekmediğinden, avukatlar başka işler yapmaya başlamış.

Bu ülkenin en büyük şehirlerinden birinde bir tek mutsuz kişi varmış. O da kentin Valisi. Çünkü yönetmesi gereken hiçbir durum yokmuş. Kara kara düşünmeye başlamış. Bir gün benim hiçbir iş yapmadığımın farkına varırlar. İşime son verirler. Diğer valiler için de bu örnek olur, böylece valilik mesleği yok olur diye kaygılanıyormuş.

Düşünmüş, taşınmış aklına bir fikir gelmiş. Uzak yerlerden birkaç işçi getirtmiş. Kent meydanının çevresine brandalar çektirmiş ve içeride bir çalışma başlatmış. Herkes merak ediyormuş ne yapılıyor diye. Ancak kimseyi çalışma alanına yaklaştırmıyorlarmış.

Sonunda iş bitmiş. Bir gün öğle sonrası, vali halkı açılışa davet etmiş. Brandalar teker teker sökülmüş. Ortaya çıkan görüntü herkesi şaşırtmış; Bir darağacı. Ucundan sarkan ip, rüzgarın etkisiyle sallanıyormuş. O günden sonra meydandan geçen herkes darağacına bakarak düşünmeye başlamış, bunun anlamı ne diye. Kendileri için dikilmiş olabileceği korkusuna kapılarak yaptıkları işlerden ve hareketlerden tedirgin olmaya başlamışlar.

Aralarındaki dostluk bağları gevşemeye başlamış. Herkes birbirine kuşkuyla bakar olmuş. Daha önce aralarında kolayca çözebildikleri sorunları çözmek için avukat aramışlar, yargıya başvurma durumunda kalmışlar.

Karşılıklı söz vererek anlaştıkları konuların onayı için noter ofisleri açılmış. Yasaları çiğnemekten korktukları için her konuda valiye danışmaya başlamışlar. Vali de bir oh çekmiş. Otoritesini sürdürdüğü ve mesleğini kurtardığı için.

Tabii ki bu bir Ütopya. Böyle bir ülke yok. Olmamıştır da. Ama bazı şeylerin hiçbir zaman kullanılmadığı halde, düzenleyici ve koruyucu olabildiğini anlatan bir hikaye. Ayrıca insanlar ne kadar uyum içinde olurlarsa olsunlar, mutlak surette bir otoriteye gereksinim vardır.