Ticaret gemilerinin İstanbul Boğazı’ ndan geçmeleri ücrete tâbidir. Montrö Boğazlar Sözleşmesi hükümlerine göre Türk Boğazları’ ndan geçecek gemilerin ödeyeceği ücretler, Altın Frank’a göre hesaplanır.

“Türk Boğazları” ifadesi, etrafı Türk topraklarıyla çevrili İstanbul ve Çanakkale Boğazları ile Marmara Denizi’nden oluşan bölgeyi ifade eder. Türk Boğazları, Uluslararası Hukuk Literatüründe, uluslararası suyolu olarak kabul edilir.

20 Temmuz 1936 tarihinde imza edilen Montrö Boğazlar Sözleşmesi hükümlerine göre, Türk Boğazları’ ndan uğraksız geçen ticaret gemilerinin gidiş-dönüş olarak ödemekle yükümlü oldukları Sağlık Resmi, Fener ve Tahlisiye Ücretlerinin “Altın Frank” üzerinden ödenmesi karara bağlanmıştır.

Kısacası, Türk Boğazları' ndan geçen gemilerden alınan ücretler Altın Frank adlı bir para birimi üzerinden hesaplanmaktadır. Altın Frank, o dönem, altının frank cinsinden değerini belirlemek için kullanılan bir birim. Altın Frank, "Germinal Franc” ya da "Napolyon Altını", Napolyon tarafından 1805'te dolaşıma sokulmuş ve 1920 yılında Milletler Cemiyeti tarafından da hesap birimi olarak kabul edilmiş 0,290 gram saf altın içeren bir para birimidir.

Bundan dolayı, 20 Temmuz 1936 tarihinde imzalanan Montrö Boğazlar Sözleşmesi' nde, Türk makamları tarafından uğraksız geçen ticaret gemilerinden tahsil edilecek vergi ve harçların hesaplanmasında para birimi olarak Altın Frank kullanılmıştır.

Boğazlardan geçiş ücretleri 1936’ dan 1953 yılına kadar alınmış.

Bu parite her sene güncellenmiş, Altın Frank değeri hesaplanmış ve boğazları kullanan taşıtlardan ona göre tahsilat yapılmış.

1953 yılında Altın Frank kaldırılmış. Altın Frank’ ın kuru Dolar karşısında en düşük değerindeyken sabitlenmiş. Yıllarca bu sabitlenmiş değer üzerinden tahsilat yapılmış, 1983 yılında geçiş ücretlerinde yeni bir düzenleme yapılmak istenmiş ve Türkiye, artık tedavülden kalkan Altın Frank kuru düzenlemesi yerine geçiş ücretlerinin Dolar üzerinden yapılmasını istemiş. Ne yazık ki, Türkiye’ nin bu isteğini imzacı devletler tarafından kabul edilmemiş.

Elde ettiğim bilgiye göre, halen hesaplamada kullanılan oran sabitlendiğinden geçiş ücretlerinde yıllara göre bir değişiklik olmuyor. Yani Türkiye’nin boğaz geçiş ücretlerinden elde ettiği gelir fazla bir değişiklik göstermiyor. Bu durum elbette Türkiye için bir avantaj değil, kayıp büyük boyutlarda…

Uzmanların konu hakkında çok ayrıntılı ve bilimsel çalışmalar var. Örneğin İstanbul Gemi Trafik Hizmetleri Müdürlüğü ve Uluslararası Seyir Yardımcıları ve Deniz Fenerleri Otoriteleri Birliği (IALA – VTS Komitesi) görüşlerini bilmek önemli…

Küçük bir araştırmayla Franc Germinal’in doğuşu, gelişimi, Latin Para Birliği’nin kuruluşu, sözleşmenin ilgili maddeleri, Altın Frank’ ın içindeki altın miktarı, Altın Frank’ ının Montrö Boğazlar Sözleşmesi ve ülkemizle ilişkisi, Türkiye’nin bu sözleşmeden doğan hakları ve yaptırımları, Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü ile Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü’nün uygulamaları, Altın Frank’ ının dolara dönüşmesi, Türkiye’nin kazanımları ve kayıpları hakkında bilgiye ulaşılabiliyor.

Okuduklarımdan sonra edindiğim kanaatim şu yönde:

Türkiye, Boğaz geçiş ücretlerini düzenleyen Altın Frank’ı güncelleyebilir ama Montrö taraflarıyla görüşmeden “ben yaptım” yaklaşımının ciddi sakıncaları olacağını düşünüyorum. Geçmişte bunun örneği zaten var!

Türkiye, güncellemenin gerekçe ve dayanaklarını Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ nin taraf devletlerine açık bir şekilde anlatmalı ve bu konuda onlardan gelecek önerileri de değerlendirmelidir.

Türkiye, bundan sonra asgari müşterekte birleşerek günümüzdekinden daha fazla, günün koşullarına uygun geçiş ücretlerinin kabul edilmesini sağlayabilir.

Bu durumda da Türkiye, belki istenen hedefe ulaşamaz ama yine de günümüzdekinden daha fazla gelir elde edebilir.