Çin- Shanghay’ de Shen Bao isimli bir gazete yayınlanmaktadır. Bu gazetenin 12 Kasım 1938 tarihli sayısında “Kemal’i Anarken” başlıklı bir yazı yayımlanır. Bu yazının bir bölümü şöyledir:

"Yeni Türkiye'nin kurucusu Kemal önceki sabah vefat etmiştir. Yaşamı boyunca elde ettiği ve bütün dünya tarafından bilinen başarılarını tekrar etmeye gerek yoktur. Anlatmak istediğimiz konu, O'nun, 1.Dünya Savaşı sonrasında gerçekleştirdiği direniş savaşının ardından yeni bir devlet kurmasıdır. Bu noktada, bizi yüreklendiren ve ders çıkartmamız gereken birçok husus bulunmaktadır. O'nun verdiği savaşın başarı ile sonuçlanması, bizim Japon Savaşı'nda mutlaka galip gelmemize dair güvenimizi artırmaktadır. 

"… Yunanistan ile savaşa başladığında Türkiye'nin de bizim gibi deniz kuvvetlerine sahip olmayışı, kıyı bölgelerindeki çarpışmalarda askeri açıdan son derece dezavantajlı duruma düşmesine yol açmıştır. Bu nedenle, Türkiye'nin Yunanistan ile savaşta tek avantajı düşmanı iç bölgelere çekerek kara savaşı yapmasıdır. Uzun süreli karada yapılan direniş savaşını takiben Yunan ordusunun yorgun düştüğünü gören Kemal, bütün gücüyle püskürme harekâtına girişmiş ve ülke topraklarının büyük bölümünü geri alabilmiştir."(Shen Bao gazetesini bulup tercüme eden kişi Sayın Noyan Rona’dır.)

Şüphesiz bu yazı, ATATÜRK’ün Çin üzerinde nasıl bir etki ve örnek oluşturduğunun göstergesidir.

Çin’de ATATÜRK üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan Prof. Dr. Hu Zhenhua, “Milliyet Kültürleri Araştırmaları” adlı kitabının son bölümünü ATATÜRK’ e ayırmıştır. Onun şu sözlerini hatırlamakta yarar vardır:

''Çin'de Mustafa Kemal Atatürk'ü bilmeyen lise öğrencisi hemen hemen hiç yoktur. Çünkü bizim ülkemizde yıllardan beri lisede mecburi ders kitabı olarak okutulan Yakınçağ ve Çağdaş Dünya Tarihi kitabı, Mustafa Kemal ve onun önderliğindeki Türk devrimini de içermektedir. Hatta kitabın ilk sayfasında Lenin ve Gandhi' yle birlikte ATATÜRK' ün de portresi bulunmaktadır.''

Çin'de okutulan lise ikinci sınıf tarih kitabında ATATÜRK şu sözlerle yer almaktadır:

"Birinci Dünya Savaşı ile yenilen ülkeler arasında bulunan Türkiye, savaştan sonra emperyalist ülkelerin istila ettiği hedef bir ülke oldu. Ülkelerini kurtarmak için, Türk Halkı, önderi ve yurtsever komutanı olan Kemal ATATÜRK ile ülkelerinin bağımsızlığını kazanmak için çalışıyorlardı. M. Kemal liderliğindeki yurtsever grup, padişahtan ayrılarak, Nisan 1920'de milli bir hükümet kurdu. O yıl Ağustos'ta padişah, ittifak devletleriyle Sevr Anlaşması'nı imzaladı ve böylece Türkiye, İngiltere, Fransa ve İtalya'nın yarı sömürgesi oldu.

Uzun süren bir savaştan sonra, M. Kemal hükümeti 1922 yılında İngiltere'den destek alan padişahın ordusunu ve işgalci Yunanlıları yendi ve 1923 yılında ittifak devletleri ile Lozan Anlaşması'nı imzaladı. Lozan Anlaşması'nda Türkiye'nin bağımsızlığı ve toprak bütünlüğü kabul edildi. Yabancı ülkelerin Türkiye üzerindeki egemenlikleri ve ekonomi üzerindeki özel denetim hakları ortadan kaldırıldı. Ayrıca, boğaz bölgesinin tarafsızlaştırılması kabul edildi.

Milli bağımsızlığı kazandıktan sonra, Türkiye Cumhuriyeti kuruldu ve M. Kemal Birinci Cumhurbaşkanı olarak seçildi. Daha sonra M. Kemal bazı demokratik reformlar uyguladı. Siyasi olarak padişahlık sistemine son verdi. Din ve devlet işlerini birbirinden ayırdı. Ekonomik alanda önlemler aldı. Kültür ve eğitim alanında laik eğitimi geliştirdi ve harf devrimi yaptı. Arap alfabesinin yerine Latin alfabesini getirdi. Sosyal olarak tüm eski kötü alışkanlıkları ortadan kaldırdı. Bu türlü yenilikler ülkenin bağımsızlığını kuvvetlendirdi ve halkı tekrar diriltecek yola girmesini sağladı."

Çin Halk Cumhuriyeti'nin Ankara Büyükelçisi Song Aiguo, diyor ki:

"Büyük ATATÜRK’ ün eskiden beri Çin'de özel bir yeri vardır, onun adı söylenince akan sular durur. 1949'da Çin Halk Cumhuriyeti kuruldu, rejim değişti ama yeni rejimin ilk ders kitabında Mustafa Kemal'in resmi ve yazısı yine yer aldı. ATATÜRK, bütün dünya milletlerine örnek olmuş bir dâhidir."

İnsanlık ailesinin yetiştirdiği en büyük liderler arasında yer alan ATATÜRK için bütün dünya milletlerinin yürekten takdir, hayranlık ve saygı duygularıyla bizim heyecanımıza ortak olduklarını görmek insana çok büyük mutluluk veriyor.