GÜNAYDIN Değerli Okurlar,
Atatürk’ le büyük bir ivme kazanan yenilik hareketleri onun önderliğinde Cumhuriyet’ in ilânından sonra inkılâplarla Türkiye Cumhuriyeti’ nin temel niteliklerini oluşturmuş, yapılan tüm inkılâplar yüzyıllardır dünyanın çok gerisinde kalmış bir ulusun yeniden dirilişi olmuştur.
Atatürk yapmış olduğu inkılâpların en önemli temel taşını “Eğitim” olarak görmüş ve bunu da yaptığı konuşmalarında daima dile getirmiştir.
Örneğin 22 Ekim 1922 günü Bursa’ da öğretmenlere yaptığı konuşmada en önemli işin eğitim olduğunu söyleyerek,
“Eğitim işlerinde muhakkak muzaffer olmak lâzımdır. Bir milletin kurtuluşu ancak bu suretle olur” demiştir.
“Cumhurbaşkanı olmasaydım Millî Eğitim Bakanı olmak isterdim” diyerek eğitime verdiği önem ile eğitimin bir milletin geleceğine nasıl etki edeceğini dile getirmiştir.
Atatürk, 24 Mart 1923’ te Kütahya’ da öğretmenlere yaptığı konuşmada,  onlara bir milletin varlığını sürdürmesi için iki ordunun gerekliliğinden bahsederek bunlardan birinin vatanın hayatını kurtaran asker ordusu, diğerinin ise milletin geleceğini yoğuran irfan ordusu olduğunu belirtmiştir.
Yine Atatürk, kendisi için büyük önem taşıyan ve ileride yapacağı inkılâpların temelini oluşturan fikrini, 22 Eylül 1924 günü Samsun’ da İstiklâl Ticaret Okulu’ nda şu hayatî önemi haiz sözlerle açıklamıştı:
“ Eğitimdir ki, bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı, yüksek bir toplum halinde yaşatır; ya da bir milleti kölelik ve yoksulluğa terk eder. Eğitim kelimesi yalnız olarak kullanıldığı zaman herkes kendine göre bir anlama varır. Ayrıntılarına girilirse eğitimin hedefleri, amaçları çeşitlenir. Meselâ millî eğitim, dinî eğitim, uluslararası eğitim. Bütün bu eğitimlerin hedef ve gayeleri başka başkadır. Ben burada yalnız yeni Türkiye Cumhuriyeti’ nin yeni nesle vereceği eğitimin, millî eğitim olduğunu kesinlikle ifade ettikten sonra diğerleri üzerinde durmayacağım. Millî eğitim esas olduktan sonra onun dilini, usulünü, araçlarını da millî yapmak zorunluğu tartışmadan uzaktır. Millî eğitim ile geliştirmek ve yükseltmek istenilen genç dimağları bir taraftan da paslandırıcı, uyuşturucu, hayali fazlalıklarla doldurmaktan dikkatle kaçınmak lâzımdır.”
Yine Atatürk bu konuşmasında eğitimin millî olmasından bahsederek, o tarih itibarı ile milyonlarca Müslüman’ ın başka milletlerin esareti altında yaşadığını bundan da büyük üzüntü duyduğunu belirterek, bu durumun ortaya çıkmasında yanlış eğitimin payına dikkat çekiyordu.
Atatürk birkaç örnekle değindiğimiz fikirlerini aslında ilk eğitime başladığı yıllardan itibaren kafasında oluşturmaya başlamış, yaşadığı dönemin Osmanlının en buhranlı dönemi olması onu milletin kurtuluş çarelerinin neler olması gerektiği sorusuna cevap aramaya sevk etmişti.
Atatürk, Harbiye’ den sonra Osmanlının hemen hemen bütün bölgelerinde çalışmış, buralardaki halkın geri kalmışlığını ve eğitimsizliğini görmüştü. İşte bu uzun ve buhranlı yılların sonunda milletini esaretten kurtaran Atatürk, kurduğu Cumhuriyet’ te de yıllardır kafasında oluşturduğu Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ nin temel niteliklerini yaşama geçirmeye başlamış, bu temel niteliklerin birinci önceliğini de cehaleti yenmeye vermişti.
Atatürk’ ün devamlı üzerinde durduğu ve her fırsatta dile getirdiği eğitim tüm devlet organlarının gelişmesinde ve ileriye gitmesinde en önemli husus olmuştur ve olmaya da devam edecektir. 
Atatürk’ ün istemiş olduğu eğitim öncelikle millî olmalı, laik olmalı ve pozitif bilimlere bağlı olmalıdır. Atatürk verdiği tüm mesajlarda bu hususları işlemiş, bunların karşımı bir millî eğitim politikası oluşturmaya çalışmıştır. Eğitimdeki millîlik, hem Türkiye Cumhuriyeti’ ni her türlü tehlikeden koruyacak, hem de onu çağdaş medeniyet seviyesine ve hatta üzerine çıkaracak en önemli unsurdur.
Gününüz aydınlık ve esenlik dolu olsun.
ASLA UNUTMAYIN: HAYATTA EN HAKİKÎ YOL GÖSTERİCİ, İLİMDİR, FENDİR!