“Egemenlik Kayıtsız ve Şartsız Milletindir” ATATÜRK

Zalimlerden zulüm gören, mağdur olup acı çeken halkın refah seviyesini bir an önce çağdaş medeniyetler seviyesine yükseltmek ve Osmanlı Devleti’nin diyetini ödemek Cumhuriyet döneminin en büyük amacı olmuştur.

Atatürkçülük; bir değişim ve dönüşüm hareketidir. Mevcut duruma; kapitülasyonlara, Galata bankerlerine, çifte standartlı yargıya, evrensel ve küresel insan ve yaradılış haklarına aykırı davranışlara, küresel bağımlılık ve sömürü düzenine, Leh –ül Mülk’e ihanete ( Toprak, Su, Hava ve Enerji ) ilave olarak yer altı ve yer üstü zenginliklerimizin ve nimetlerimizin; yağma, talan ve sömürülmesine karşı bir kıyam ( örtüsünden arınma, uykudan uyanma, istişare ve ortak akılla hareket etme, refah seviyesini muasır medeniyetler düzeyine yükseltme ve dünya gezegeni, güneş sistemi ve evreni keşfetme) hareketidir.

Asırlarca akılsız, biidrak ( idraksız), keçi çobanı diye aşağılanan, sadece askerlik yapan, tarım sanat ve ticarette yeterli tecrübe ve bilgi birikimi oluşturulmasına izin verilmeyen, sultanın, halifenin, beylerin ve toprak ağalarının gücüne biat etmesi istenen, kanaatkar olması dayatılan maraba bir milletin, çağdaş medeniyet ve refah seviyesine yükseltilmesi hedefinin yapı taşlarının atılması ve sürdürülebilirliğinin çabasıdır.

Çağdaş medeniyet ve refah seviyesine yükselmemizin önündeki bütün engeller (insan hakları, teokrasi, saltanat, halifelik, sultanın kulları olmak, kapitülasyonlar, ilim ve ekonomide dışa bağımlılık, emperyalist sömürü, sağlık, eğitim ve yargıda yetersizlik ve adaletsizlik) kaldırılarak, devrimler milli bir azim ve seferberlik içinde birer birer zamanla yarışırcasına yapılmış ve sürecin sürdürülebilir olmasının temelleri atılmıştır. Milletler Cemiyeti’ne davet edinilecek bir küresel itibar ve saygı kazanılmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin hedefi; refah içinde çağdaş medeniyetler seviyesine yükselmek, en azından geri kalmamak ve refah içinde beka olarak belirlenmiş ve çalışmalar başlatılmıştır.

Diğerkâmlığın ( diğer insanlara ( yaradılmışlara) maddi ve manevi kişisel çıkar gözetmeksizin yaralı olmaya çalışma ) destanını yazmış olan anaların, babaların ve Anadolu halkının acılarının artık dindirilmesine ve bu uğurda her türlü mücadele verilmesine karar verilmiş, büyük bir özveriyle uygulamaya geçilmiş ve dünyada emsali görülmemiş olağanüstü bir başarı sağlanmıştır.

Bu başarının sağlanmasında öncü lider Mustafa Kemal ve arkadaşları, emperyalist işgallerin hemen hemen bütün savaşlarında bulunmuş Anadolu analarının evlatlarının ne büyük fedakârlıklar içinde savaştıklarına bizzat kendisi de şahit olarak savaşın vahşetini ve acılarını benliğinde ve ruhunda yaşamıştır.

Osmanlı devletinin yıkılış sürecinde Balkanlar’da, Kuzey Afrika çöllerinde, Arap Yarımadası’nda ve Kafkaslar’da on binlerce vatan evladı şehit olmuş, gazi olmuş, esir düşmüş ve zulüm görmüş ve bu hususta sayısız ağıt yakılmıştır.

  1. şu veya bu sebepler için milleti savaşa sürüklemek taraftarı değilim. Savaş zorunlu ve hayati olmalıdır. Hakiki düşüncem şudur: Ulusu savaşa götürünce vicdan azabı duymamalıyım. Öldüreceğiz diyenlere karşı, “ölmeyeceğiz” diye savaşa girebiliriz. Ancak, ulusun hayatı tehlikeye girmedikçe, savaş bir cinayettir. Nutuk ATATÜRK

“Birçok zaferler kazandım. Fakat bunların en büyüğünden sonra bile her akşam, savaş alanlarında şehit olan bütün askerleri düşünerek içimden derin bir keder duyuyorum. “ ATATÜRK

Yine kurtuluş savaşında Anadolu analarının evlatları; büyük bir özveri ve kahramanlık göstererek savaşmış şehit olmuş, yaralanıp gazi olmuş ve anavatanları olacak olan Anadolu topraklarından emperyalist güçleri kovmuşlar ve Anadolu Destanını yazmışlardır.

Atatürkçülük, Hak için halkla halkdaş olup halkla halklaşmaktır. Hakk’ın selam ülkesinde; halkın refah içinde özgürce ve bağımsız yaşayabilmesi için salih amel işleyebilme amacı gütmektir.

Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ve arkadaşları, Anadolu toprakları için evlatlarını feda eden analara karşı büyük bir keder, minnet borcu, sorumluluk ve acı duyarak hiç olmazsa bundan sonraki hayatlarında teselli olmak üzere büyük bir devrimin yapılması gerektiğini iliklerine kadar hissetmişler ve bu amaçla kurtuluş savaşı başlatılmış ve emsali görülmeyecek bir destan yazılarak bağımsızlığımız kazanılmıştır.

  1. ve arkadaşları, yaşanan acıları biraz olsun hafifletmek ve halkın refah seviyesini yükseltmek maksadıyla Türk milletine öncü olarak, 15 yılda dünyanın asla ummadığı büyük bir başarı sağlamış ve tam bağımsız Türkiye’nin temellerini atmışlardır. Devletin kamu kurumları teşkilatlandırılarak en üst düzeyde kamulaştırılmış ve kurumsallaştırılmıştır.

ATATÜRK ve arkadaşları, Misak-ı Milli sınırları içindeki siyasi, sosyal, adli ve ekonomik bağımsızlığı perçinlemek üzere; öncelikle eğitim, adalet, tarım ve ekonomi alanlarında çağdaş medeniyet seviyesine ulaşmak hedefiyle büyük bir seferberlik başlatmış ve hiç kimsenin asla öngöremediği ve ummadığı bir başarı elde edip, Anadolu halkına olan minnet ve şükran borcunu ödeyerek teselli bulmuşlardır.

“Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir “ diyen ATATÜK, Türk Milletine Cumhuriyet, özgürlük ve tam bağımsızlık hedefini, asla vazgeçilmez, olmazsa olmaz bir miras olarak bırakmıştır.

Türk Milleti olarak bizler mirasımıza sahip çıkmalıyız. Mirasımızı korumak ve kollamak hususunda asla taviz vermemeliyiz.

Her Türk vatandaşına, ecdadından miras kalan Anadolu topraklarının nimetleri ile nimetlenebilmek anasının ak sütü gibi helaldir.

ATATÜRK, Türk Millet’ine “ Ne Mutlu Türk’üm Diyene” diyebilme onur ve şerefini armağan etmiştir.

Sağlıcakla ve hoşça kalın her ne kadar, nerede ve nasıl kalınabiliyorsa!