1 Kasım 1938 de Atatürk hasta olduğu için gelememişti. Celal Bayar’ın okuduğu o günkü Meclis konuşmasında şöyle diyordu: “Nihayet Hatay Millet Meclisine ve bağımsızlığına kavuştu.” Adeta ömrünün o son günlerinde, verdiği sözü tutmanın gururunu taşıyordu.

Bir yıl önce de Ankara Sergievindeki bir toplantıda yabancı devlet temsilcilerine şöyle demişti: “Ben toprak büyütme meraklısı değilim. Barış bozma alışkanlığım yoktur. Ancak halkımızın takipçisiyim.  Onu almasam edemem. Büyük Millet Meclisi’nin kürsüsünden milletime söz verdim. Hatay’ı alacağım dedim. Milletim benim sözüme inanır. Yerine getirmezsem onun huzuruna çıkamam.”

O günkü adı İskenderun Sancağı olan Hatay bölgesi 11 Aralık 1918 de Fransız kuvvetleri tarafından işgal edildi. 28 Ocak 1920 de ilan edilen Misak-ı Milli hudutlarına Hatay’da dahildi.

 20 Ekim 1921de Fransa ile yapılan Ankara Antlaşmasına göre, Fransa işgal ettiği Çukurova Bölgesinden çekiliyordu. Ancak Hatay Türkiye’ye bağlanamadı. Bu arada o bölgede Türk dilinin ve kültürünün yaşatılması, Türk Bayrağına benzer bir bayrak belirlenmesi, Türk gemilerinin İskenderun limanından yararlanması gibi maddeler konuldu.

24 Temmuz 1923 de imzalanan Lozan Antlaşmasında Hatay’a yer verilmedi. Hatay sınırlarımız dışında kaldı. Fransa özerk bir yönetim kurdu. 9 u seçimle gelen, 3 ü Suriye tarafından atanan 12 kişilik Kurul, yönetimi ele aldı.

Suriye, Fransa’nın Mandası altında Hatay’ı da Suriye’nin bir parçası gibi yönetmeye başladı. Sivil ve askeri memurlar, sömürgeci zihniyetle halka çok kötü davranıyordu.

15 Mart 1923 günü Atatürk Adana’yı ziyaret ediyordu. Burada siyah bayraklı 200 Hataylı kendisini karşılamaya gelmişti. Bir genç kız “Gazi Baba Bizi de Kurtar” yazan pankartla Atatürk’ün karşısına çıktı. Atatürk halka dönerek yüksek bir sesle “Kırk asırlık Türk yurdu, düşman elinde esir kalamaz” dedi.

Hataylılar Atatürk’ü çok seviyordu. Çarşı ve dükkanlarda Gazi, İsmet ve Fevzi Paşaların resimleri çokça görülüyordu. Gazino ve kahvelerde gramofondan İzmir ve Sakarya Marşları çalınıyordu. Atatürk Devrimlerinin yansıması burada da görülüyor, Hataylı Türkler şapka giymeye, Latin harfleri öğrenmek için kurslar açmaya başlamıştı.

Bu gelişmeler yaşanırken 9 Eylül 1936 da Fransa Suriye’nin bağımsızlığını tanıdı. Aynı anda Türkiye Fransa’ya bir nota vererek, aynı bağımsızlığın Hatay’a da verilmesini istedi. Fransa cevap vermekte gecikti. Karşılıklı notalar alınıp verildi. Atatürk Mecliste yaptığı konuşmada, Fransa ile Türkiye arasındaki tek ve en büyük meselenin Hatay olduğunu söyledi. Ağır eleştirilerle adeta tehditler yağdırdı.

Çözüm sağlanamayınca konu Milletler Cemiyetine götürüldü. 14 Aralık 1936 da Cenevre’de Dışişleri Bakanı Dr. Tevfik Rüştü Aras başkanlığındaki heyetle görüşmeler başladı. Atatürk sorunu barışçıl yollarla çözmek istiyordu. İnönü’ye “Türkiye Cumhuriyeti haklı olduğu bu davada asla saldırgan konumda olmamalıdır. Dünyaya savaşsız anlaşmanın örneğini göstermelidir” diyordu. Hemen arkasından da “Eğer Fransızlar bizi aldatma yoluna saparlarsa ciddi davranmamız zorunludur. Bunun gerektirdiği önlemler askeri olacaktır” diyerek ilave ediyordu.

Görüşmeler devam ederken Türk Basınında Fransa’ya, Suriye’ye ve Milletler Cemiyeti’ne gözdağı veren yazılar yayınlanıyordu. Bunların Atatürk tarafından veya onun isteği ile yazıldığı söyleniyordu. Etkisini kısa sürede gösteren bu tutum, Avrupa Basınını, Atatürk’ün Hatay’a girebileceğini yazmaya mecbur etti.

27 Ocak 1937 de Türk tezine çok yakın bir karar çıktı. Hatay Devleti içişlerinde bağımsız, dışişlerinde Suriye’ye bağlı, resmi dili Türkçe, kendisine has bir Anayasa’sı olacaktı.

Batı basınında Atatürk’ün çok hasta olduğu haberleri yayılıyor, son olarak 18 Mayıs 1938 de bir İngiliz gazetesinde Atatürk’ün ölmek üzere olduğu yazıldı. Atatürk 19 Mayıs törenlerini izledikten sonra, hasta olmasına rağmen trenle Mersin ve Adana’ya gitti. Adana’da dakikalarca ayakta askeri birliklerin resmi geçidini izledi.

5 Temmuz 1938 de Türk Ordusu Garantör Devlet statüsünde Hatay’a girdi. 30 Haziran 1939 da Hatay Meclisi Türkiye’ye katılma kararı aldı.

Ulu Önderi, aramızdan ayrılışının 79. Yılında her yıl artan bir özlemle arıyor, Saygıyla Anıyoruz.