Geçen yazımda “Backster Etkisi” nden söz etmiştim. Konuyu biraz daha irdeleyelim.

“Backster Etkisi”, parapsikoloji'de bitkisel algılamayı ya da bitkilerdeki psişik algılamayı ifade eden bir terim. Bu alanda ilk incelemeleri gerçekleştiren ve bitkilerin de belli ölçülerde paranormal bir duyarlılığa sahip olduğu varsayımını ilk ortaya atan Cleve Backster’a ithafen bitkisel duyarlılık tepkileri onun adıyla adlandırılmış.

Aynı zamanda “yalan makinesi” olarak bilinen aygıtın da mucidi olan Backster’ın bu alandaki ilk önemli çalışması, 1966’da bir ev bitkisinin yapraklarına bağladığı elektrotlar aracılığıyla bitkilerde bir bellek bulunup bulunmadığını deneysel olarak anlama çalışmasıdır.

Backster yaptığı ilk deneylerde bitkilere bağladığı makinenin ibresinin insanların heyecanlandıkları durumlarda çizdiği çizgilere benzer davranışlar içinde olduğunu saptadı.

Örneğin bir tehdit karşısında insan ve bitkilerin aynı ibre çizgisi çizdiklerini fark etti. O kadar ki, herhangi bir bitkiye zarar veren bir insan, daha bitkilere yaklaşmadan bitkiler onu hissedebiliyor ve tepkilerini gösteriyorlardı.

Şaşırtıcı ama gerçekti, bitkilerin de bir hafızası vardı. Ayrıca civarında bulunanları düşüncelerini hissedebiliyorlardı.

Cleve Backster, deneylerini defalarca kendi yaptığı gibi yardımcılarına da yaptırdı. Ülkenin değişik yerlerinden gelen bilim adamlarının da bu deneylere katılmalarını sağladı. Bütün deneylerde sonuç birbirine benziyordu; bitkiler olumsuz düşüncelere ve karşı elektrotlar aracılığıyla tepki veriyordu.

Backster, ilk deney sonuçlarını 1968 yılında “Journal of Parapsychology” dergisinde yayımladı.

Medical World News dergisi ise 21 Mart 1969 sayısında Backster’in çalışmalarından övgüyle söz ederek, çalışmalarının tümüyle bilimsel olduğunu bildirdi.

***

Japonya’ da yaşayan elektronik mühendisi Dr. Ken Haşimato da aynı konuda çalışmaya başladı. Akapunktur iğneleri yardımıyla kaktüs ailesinden bir bitkiyi poligraf (yalan makinesi) aygıtına bağladı. Ken Haşimato ve eşi, yapılan çalışmalar sonunda bitkiden çıkan titreşimlerin sese dönüştüğünü, bunun da uzaktan gelen bir vızıltıya benzediğini fark ettiler.

Burada daha da ilginç olan, Dr. Ken Halimato’ nun çiçek sevgisiyle büyüyen ve çiçekleri çok seven eşi Bayan Haşimato, bitkilerle o kadar yakın bir ilişki kurdu ki, bitkilere sayı saymasını, ayrıca yirmiye kadar toplama yapmasını öğretti.

Bu kadar da olmaz dediğinizi duyar gibi oluyorum.

Haşimatolar, 2+2’nin kaç ettiğinin cevabını cihazdaki grafiklere uyarladıklarında, 4 belirgin tepe noktası oluşturduğunu gördüler. Sonuç olarak bitkilerin öğrenme zekâlarının da geliştiğini ve tepki verdiğini ortaya çıkardılar.

Haşimatolar, yapılan araştırma ve incelemelerde bitkilerin küstüğünü, birbirlerini kıskandığını da fark ettiler. Bir deneyde iki çiçeği bir sehpaya yan yana koydular. Birine sevgiyle yaklaşarak onunla konuştular, şarkılar söylediler. Diğeri ile suyunu vermek dışında hiçbir şekilde ilgilenmediler.

Kısa zamanda ilk çiçek parlak renkler vererek canlanırken, ikinci çiçek giderek solmaya başladı. Bunun üzerine ikinci çiçeğe de sevgiyle yaklaşmaya başladılar. O zaman ikinci çiçeğin de canlandığını fark ettiler.

Sonuçta, anladılar ki, bitkiler de insanlar gibi duyarlıydılar.

Kıssanın hissesi, ya da bu yazıdan alınacak ders: çiçeklere ya da doğaya verdiğiniz ilginin mutlaka bir karşılığı olacaktır; güzel davranırsanız güzel, kötü ve acımasızca davranırsanız aynı karşılığı görürsünüz. Elbette tepkiye de hazır olun!

İnsanoğlu, doğayı istediği gibi kullanamayacağını artık öğrenmelidir!