Bir gün genç bir adam bilge kişiyi ziyarete geldi. Konuşmaları sırasında hayatını nasıl yaşaması gerektiğini sordu. Bilge kişi onu pencerenin önüne götürerek camdan dışarıya bakmasını istedi.

Ne gördüğü sorusuna, yoldan gelip geçen insanları, araçları, köşe başındaki satıcıyı anlattı. Oradan ayrılıp yerlerine oturdular.

Bu defa bilge kişi genç adama bir ayna verdi. Aynaya bakıp ne gördüğünü söylemesini istedi. Sadece kendisini görüyordu. Diğerlerini görmüyordu.

Oysa pencere de, ayna da aynı malzemeden, yani camdan yapılmıştı. Aralarındaki fark, aynanın arkasında bir kat gümüş kaplama olmasıydı. Bu yüzden aynaya baktığında sadece kendisini görüyordu.

Hayatını nasıl yaşayacağını anlaması için bilgenin önerisi bu iki farklı cam ile kendisini karşılaştırıp tanıması idi.

Gümüşsüz sade camdan bakıldığında başkalarını görür, onlara dikkat eder, tanırsın. Sıkıntıda olanlara acır, onlara şefkat duyarsın. Elinden geliyorsa ve istersen yardım elini uzatırsın. Doğanın güzelliklerini görür, huzur duyar, mutluluğu tadarsın.

Gümüş para demek. Zenginsen, camı onunla kaplarsın ve baktığında sadece kendini görürsün. Zenginlik, insanı pek çok şeylerden uzaklaştırır. Kendine baktıkça daha çok parası olmasını ister. Onun için yaşar.

Oysa başkalarına pencere camından bakarken onların yüzünden kendi yansımasını da görecektir. Hoş bir gülümsemeyle karşılanırsa gerçek kişiliğinin olumlu bir izlenim yarattığını anlayacaktır. Ürkek, kuşkulu yüzler, yanlış yolda olduğunun işaretleridir.

Köşe başında dilenen kör adamın kutusu hemen hemen boş gibiydi. Oradan geçen birisi ne kadar zamandır burada olduğunu sordu. Öğle vakti olmasına karşın, sabah saatlerinden beri orada olduğunu öğrendi. Yakınında bulduğu bir kartona “Bugün çok güzel bir gün, güneş ışıl ışıl, ama ben göremiyorum” diye yazdı ve kör adamın boynuna asıp gitti. Birkaç saat sonra geri döndüğünde kutu parayla dolmuştu.

İçinde bulunduğu güzelliklerin farkında olmayanlara bunları duyguları ile yaşayan bir görme engellinin hatırlatmasına gerek var mı? Önemli olan bakmasını bilmekte. Yaşamanın yolu buradan geçer. Doğru bakış ve doğru görüş insanı gerçeğe götürür.

Tek yönlü ve dar açılı bakışlar gerçekten uzaktır. Üç boyutlu bir cisme önden bakarsanız başka, arkadan bakarsanız başka, üstten bakarsanız bambaşka bir şey görürsünüz. “Yuvarlağı tam görmek” deyimini unutmamalı. Cisimlere olduğu gibi, olaylara da çok boyutlu bakmalı.

Bilim ve teknoloji ilerledikçe tıpta da yeni görüntü sistemleri gelişti. Artık eski klasik röntgen filmlerine fazla önem verilmiyor. Tomografi ve MR gibi yeni uygulamalar var. Bunlar sayesinde iç organlar en ince ayrıntısına kadar incelenip doğru tanılar koyulabiliyor.

Şarkısı bile var;

“O güzel gözlerle bakmasını bil,

Sade kendin yanma, yakmasını bil.”