Röntgen görüntüsüne baktığımda bir anlam verememiştim; açıkçası şaşırıp kalmıştım. Zira filmde göbeğin aşağısında, tam da mesanenin üzerine denk gelen noktada tibbi deyimle kocaman bir "opasite" göze çarpmaktaydı.  Film üzerinde uzun uzun düşünüp yanağımı kaşımışım, kafa yormuşum ki hasta tedirgin olmuş.. "Galiba ciddi bir hastalığım var, üzerinde çok düşündünüz de!" dediğinde başımı kaldırıp hastaya döndüm ve "şöyle bir ayağa kalkıp bana  doğru gelebilir misiniz, kemerinize bakmak istiyorum" demiştim. Hani neden olmasın, röntgen teknisyeninin dalgınlığına denk gelir, pantolonunu indirtmez ve kemerin kaşı da filmde çıkmış olabilir diye düşünmüştüm. Baktım, hayır ufacık bir kemer tokası. Hayır bu görüntü o değil. Yani "süperpoze" durumu yok. Hastam şüpheyle yüzüme bakınca durumu anlattım.."Hani olur ya kemerinizin tokası olabilir diye düşünmüştüm" dedim.

          Şüphem yine ortadan kalkmamıştı; merakımı yenememiştim. Bütün ihtimalleri ortadan kaldırmak istiyordum. Hani "ruhum bedenimden önde gidiyordu" diye bir deyim vardır. Bir defa şüphelerim mantığıma galebe çalmıştı, dizginleyemezdim. Telefonla röntgen teknisyenini aradım.."Masanın altına bir bakınız, orada olur ya bir metal olabilir, zira bu opasiteyi izah etmem lazım, filmi de tekrar çeker misiniz!"  Teknisyen masanın altına bakıp böyle bir durumun olmadığını bana bildirmişti. Çekilen ikinci filmde de aynı opak görüntü sebat ediyordu..

          Hastama tekrar şikayetlerini sormuştu.  Otuz beş yaşlarında bir erkek hasta. Sık sık idrar yapma isteği ve idrar yaparken yanma dışında bir şikayeti yok. Sormuştum:"İdrar yaparken zorlanıyor musunuz?"  Hastam cevap verdi:"İdrarımı rahatça yapabiliyorum."

          "Şöyle uzanınız, bir daha muayene edeyim!" Mesane muayenesi yaparken elime yine o sertlik geldiğinde duygusallık ağır basmıştı ve "bu o! sezgilerim öyle diyor.Bu bir mesane taşı olabilir!" demiştim..Yine de tedbiri elden bırakmayıp hastayı ultrasonografiye göndermiştim. İstem kağıdına da radyologa hitaben şunları yazmıştım: "Pek emin değilim, ama bu bir mesane taşına benziyor. Meslek hayatımda bu büyüklükte bir taş görmedim de..Tedbiren  bir klinik bilgi olarak kabul ediniz!"  Öyle ya mahcup olmak, "morarmak" da var!

          Ultrasonografi raporu ertesi gün elimdeydi.Meslektaşım şu şekilde klinik bilgi vermekteydi:"Hastanın yapılan ultrasonografisinde mesanede 7x8 cm boyutlarındaki taşa ait bulguya rastlanmıştır."  Yani mesanenin bir kalıbı..

          Neyse uzatmayalım; hastaya durumu izah ettim ve açık ameliyata karar verdim..Ameliyata bir gazetenin muhabirini de çağırdım ve çıkardığım taşın fotoğrafını çekti. Taş mesanenin şelkini almıştı, tüm mesane duvarını kaplamıştı. Mesaneden taşı çıkarırken de geniş bir kesi yapmak zorunda kalmıştım..Hayli de zorlanmıştım.

         Hastamı 7. günde taburcu etmiştim..Giderken  kendisinden bu taşı bana bırakmasını rica etmiştim, ama saklamak istediğini mahcup bir şekilde izah edince daha fazla ısrar edememiştim. Aradan bir yıl geçmişti..Unuttum söylemeyi,hastam Karamürsel ilçesinden gelmişti. Birgün muayenehanemdeyim. Bir genç geldi, elinde bir hediye paketi. Masama koydu ve o hastanın oğlu olduğunu ifade etti. Ama üzüntülü bir hali var, vücut dilinden belli.. Babasını sorduğumda başını öne eğmişti.."Sizlere ömür" diyebildi ancak. "Bu  hediyeyi de size gönderdi, açar mısınız!" Açtığımda bir çift gösterişli rugan ayakkabı ve şeffaf bir poşete sarılı o mesane taşı! Öyle ya hastam ayakkabı ustası olduğunu söylemişti ve bir ara da  kaç numara ayakkabı giydiğimi sormuştu..Şimdi hatırlamıştım.

          "Ömrü vefa etmedi bunları size getirmeye" dedi oğlu. "Bu taşı da size hatıra olarak vermek istiyoruz!"

           Ben zaten duygusal bir insanım, dayanamadım, şöyle dedim:  "Bu ayakkabılar için teşekkür ederim, ama taşı alamam; babanızdan size hatıra kalsın!"

                                                                                                                               op dr fikret solak