Geçenlerde kentin en büyük sorunlarından biri olan trafik konulu bir toplantıya katıldım. Çözüm yolları arasında insanların bisiklet kullanımına özendirilmesi ve bisiklet yolları üzerinde duruldu.

Etkinliğe kısa bir süre katılan Sn. Vefa Salman, kent nüfusunun gelecekte dört yüz binlere çıkacağından, yapılan master planların buna göre tasarlandığından söz etti.

Yalnız Yalova’da değil, Türkiye genelinde kentlerdeki hızlı nüfus artışı beraberinde pek çok sorunu da getiriyor, trafik de bunlardan birisi.

Her nedense çözüm aranırken nüfus artışının nedenleri ve önlemleri üzerinde düşünülmüyor, durulmuyor. Sayın Başkanın sloganı “Birlikte yönetelim, sevgiyle büyütelim.” Ben ikinci bölümüne pek katılamıyorum. Bırakalım büyümesin, Yalova’yı ilk tanıdığım 70’li yıllarını arıyorum. Sürekli yaşamaya başladığım 90’lı yıllara da çoktan razıyım.

Öte yandan Sayın Başkan sık sık dört katın üzerinde imara izin vermeyeceğini söylüyor. O günde vurguladı. Çok yerinde bir karar. Bazıları rant sağlayacak diye toplumun ve kentin geleceği üzerine ipotek konulmamalı.

Kent nüfuslarındaki artışın iki nedeni var. Birincisi ülke nüfusundaki genel artış, ikincisi de ve en önemlisi köylerden kentlere olan göç.

En az üç çocuk önermesiyle ülke yönetilirse, birinci neden gündemden düşmeyecektir. Yıllar önce aile planlaması halka anlatılırken, ilgili dernek başkanı rahmetli Vehbi Koç’un da konuk olduğu bir TV programında, bir katılımcı (Nevzat Yalçıntaş) nüfus planlamasına karşı çıkıyor, Türkiye’nin yüz milyonu besleyecek güçte olduğunu ileri sürüyordu. Bugün geldiğimiz nokta, değil yüz, yetmiş milyonu besleyemiyoruz.

İkinci nedenin sonucunda köyler boşalırsa, tarlada bahçede kim çalışacak? Bugün köyleri dolaşın karşınıza yaşlılar çıkacak, genç insana pek rastlayamayacaksınız.

Kent nüfusları anormal bir şekilde artarken, tarım ürünlerinin üretimi düşer. Sonra da dışarıdan ot ve saman ithal ediyoruz. Nohut, fasulye, mercimek gibi temel gıda maddelerimiz dışarıdan gelecek ve fiyatları da anormal şekilde artacak.

Cevizin anavatanı Türkiye olduğu halde Şili’den ceviz geliyor. Ne kadar acı. Bir zamanlar Ortadoğu’ya gerek kaçak, gerekse yasal yollardan canlı hayvan ihraç eden Türkiye, bugün Sırbistan’dan karkas et, Arjantin’den canlı öküz, Singapur’dan inek ithal ediyor. Çünkü meralarda, yaylalarda sürüleri otlatacak çobanlık uğraşı ortadan kalktı. Meralar kurudu veya başka maksatla kullanılır hale geldi.

Kapalı alanlarda yapılan besiciliğin maliyeti yüksek olunca, kasaplardaki et fiyatları orta gelirlinin alım gücünü aşınca en kolay çözüm ithalat. Sebze ve meyvenin tarladaki fiyatı ile pazardaki fiyatı arasındaki uçurum kapanmadıkça vatandaş yeterli beslenemeyecek, emeğinin karşılığını alamayan üretici köylü tarlayı, bağı, bahçeyi bırakıp kente göçecektir.

Bizi yönetenler, yönettiğini sananlar, iktidarı ile muhalefeti ile yapay gündemler yaratıp kısır siyasi çekişmelerden başlarını kaldırıp bu konular üzerinde çalışsalar, ülkeye yararlı bir hizmet yapmış olurlar.