Sürekli havayı temizleyen ormanlarımızı yok ederek temiz enerji kaynağı olarak kurduğumuz rüzgar enerji santrallerinin ormanlarımızda yarattığı tahribata dikkat çekmek istiyorum.
Başlangıçta hemen belirteyim temiz enerji kaynağı olan RES’lere karşı değilim. Ancak bana göre yer seçimleri konusunda yapılan hatalar var.
Yalova’nın topraklarının yarısından fazlası ormanlarla kaplı. Şimdi bu ormanlarda 5 adet rüzgar enerji firması tarafından 100 dolayında rüzgar tribünleri kuruluyor. Kesilen ağaçların sayısı belli değil.
Armutlu’dan başladılar TERMAL’e kadar geldiler.
2011 yılında Uludağ Üniversitesi Biyoloji Bilim Dalı Öğretim Görevlilerinden olan Prof DR. Gönül Kaynak tarafından yapılan bir araştırmaya göre Yalova bölgesinde 40 endemik bitki tespit edilmiştir. Bu bitkilerin 35 tanesi Armutlu bölgesinde bulunmaktadır.Şimdi bu bölgede ormanları yok edip rüzgar tribünlerini kurduğumuz zaman neler oluyor dersiniz.
Yalova’nın su kaynaklarını oluşturan 17 adet dere var. Bunların hepsi yerleşim alanlarının sırtını dayadığı ormanlardan besleniyor. Biz ormanlarımızı tarumar edince nereden su bulacağız. Yağmurun yağmasını bekleyip yağmur suyu mu biriktireceğiz.
Doğayı ve yaşamı savunan Ekoloji Birliği’nin değerli yazarlarından Caner Gökbayrak’ın bir araştırma yazısından alıntılar yaparak yazımı tamamlamak istiyorum.
“Günümüzde o kadar çoğaldı ki rüzgar türbinlerini uzaktan da olsa görmeyen kaldı mı bilemiyorum. Ancak belirgin olan bu türbinleri hep dağlarda tepelerde görmeye alışık oluşumuzdur. RES’e yatırım yapan sermayedar rüzgarın en yoğun olduğu yerleri seçer. Bunlar, dağlar ve tepelerdir. Ancak gözden kaçan bir şey var. Dağlar ve tepeler aynı zamanda sahip oldukları eğim nedeniyle insanın talanından kaçan yegane doğal kalelerdir. Çoğunlukla ormanla kaplıdır. RES’ler, tepelerdeki orman alanları üzerinde onbinlerce ağaç kesilerek, oradaki habitatları bozup, yok edilerek inşa edilir….
RES’ler iklim değişimine karşı alternatif enerji kaynağı olarak ortaya çıktı. Bilindiği gibi küresel ısınmanın temel nedeni, enerji üretiminde kullandığımız fosil (kömür, petrol, doğalgaz) yakıtların havadaki karbondioksit oranın sürekli arttırmasıdır. Okyanus ve denizlerden sonra bilinen en büyük karbon yutağı ormanlardır. Ağaçlar ve bitkiler fotosentez yoluyla havadan aldıkları karbondioksitteki (CO2) karbonu bünyelerine katar, oksijeni havaya vererek gelişirler. Ağaç ve bitkiler böylelikle havadaki karbondioksiti filtre eder, insan ve birçok canlı için temel yaşam hazinesi oksijene çevirirler. Fotosentez, bitkilerin büyümek için yaptıkları sürekli bir eylemdir. Yaprak dökmeyen ağaç ve çalılar, kış aylarında da fotosentez yapmayı sürdürür….
Küresel ısınmaya karşı çözüm diye bulduğumuz RES’ler, varlığıyla küresel ısınmayı zaten azaltma potansiyeline sahip ormanlar üzerine kurulduğunda ciddi bir ikilem ortaya çıkar. Bu durum, RES’lerin küresel ısınmaya karşı yaratacağı etkiyi nötralize eder. Böylelikle RES’lerin varoluş nedeni ortadan kalkar. O halde RES’leri neden hala orman üzerine kurulmaya devam ediliyor?
Türbin çalışırken kanatlar her döndüğünde insanın tüylerini diken diken eden bir ürperti veriyordu. Dayanılmaz bir uğultusu vardı. Her türbin için ormanda 10 metre eninde kilometrelerce uzunluğunda yollar açılmış, yine ağaçlar katledilmişti. Yolların genişliği, dönemeçlerde 20 metrenin üzerine çıkıyordu. Kanatların taşınması için dönemeçler böyle geniş tutulmuştu. Orman zeminin 1 – 10 metre altında açılan yollar erozyon ve toprak kaymasına zemin hazırlanmıştı. Bir sonraki aşamada, üretilen elektriğin taşınması için yüksek gerilim hatları inşa edilecekti. Bu da ormanda yüksek gerilim hatları için 25 – 50 metre eninde kilometrelerce uzunluğunda yeni yollar açılacağı, onbinlerce ağacın daha kesileceği anlamına geliyordu. Bu gördüklerimiz, sürekli havayı temizleyen bir varlığı, ormanı yok ederek inşa edilen RES’lere temiz enerji demenin mümkün olmadığını kanıtlamıştı…..
Kuş göç yolları hiç düşünülmemişti. Gece çıkardıkları sesle yolunu bulan, yedikleri böceklerle çiftçinin dostu yarasalar, RES türbinlerin hareketli kanatlarını fark etmeyip çok sayıda yarasa ölümüne neden olduğu bilinmekte iken bunların hiçbiri önemsenmemişti…..

RES türbinleri orman içine yapılırken ormana vereceği zararlar gerçekçi biçimde araştırılmıyor. Orman yalnızca ağaçlardan oluşmaz. İçindeki hayvanlar, kuşlar, böcekler ve hatta mikroorganizmalarıyla ormanı bütün bir varlık olarak düşünebiliriz. Bu nedenle ormana yapılan müdahalelerin yalnızca ağaçların değil buradaki bütün canlıları tehdit eder, yok eder. Av sahalarını, yaşam alanlarını daraltır. İnsanoğlu sonunun hiç düşünmeden doğanın son kaleleri ormanla kaplı dağları, tepeleri RES türbinleriyle işgale girişti. Bu vurdumduymazlık dünyanın en büyük organizması olarak düşünülen ormanları insan eliyle tümüyle yok edecek bir sona doğru bizi sürüklüyor.
Bizler insan olarak o çok öğündüğümüz aklımızı kullanıp doğayla uyumlu yaşamı kurmadığımız sürece içine bizi de alan yok oluşa hızla ilerliyor olacağız…“
Yalova’da da benzeri olaylar yaşanıyor.
Daha fazla yazmama gerek varmı?
İyi haftalar diliyorum.