Dünya ve Türkiye genelindeki konulara girmiyorum. Yazılarımda mümkün olduğunca Yalova özelindeki konuları yazmaya ve paylaşmaya çalışıyorum.
Gelelim ÇİFTÇİLER GÜNÜ konusuna. 
Dünya Çiftçiler Günü her yıl Tarım Üreticileri Federasyonu'nun kuruluş tarihi olan 14 Mayıs'ta kutlanıyor. Uluslararası Tarım Üreticileri Federasyonu'nun kuruluş günü olan 14 Mayıs yalnız Türkiye'de değil kuruluşa üye bütün ülkelerde Dünya Çiftçiler Günü olarak kutlanıyor.
Özellikle Yalova’da çiftçi olarak kalma başarısını gösterenlerin çiftçiler gününü saygıyla kutluyorum.
Yalova bir zamanlar süs bitkileri üretiminde özellikle de kesme çiçekçilik konusunda yurdumuzun en önde gelen bölgesiydi. Kesme çiçek mezatında fiyatları Yalova üreticileri belirliyordu.
Elma üretiminde de liderdi. Pazarlarda pazarcılar bütün güçleriyle YALOVA ELMASI diye bağırarak müşteri topluyorlardı.
İstanbul haline her gün Yalova Dere İskelesi’nden motorlar dolusu sebze ve meyve gönderiliyordu.
Adalar halkını Yalova’dan giden meyve ve sebzeler doyuruyordu. Taze, ilaçsız, lezzetli….. Sepetler dolusu yumurtalar, taze sütler….
Cumartesi pazarının yerli ürünleri meşhurdu.  Adalar ve Kartal’dan Pazar arabalarıyla gelip alışveriş yapanlar, pazaryeri ile vapur iskelesi arasında en fazla rastlanan görüntülerdi.
Bir zamanlar Yalova’da yoğun bir şekilde tütün yetiştiriciliği yapıldığını kaç kişi hatırlıyor.
Arazileri kendi parasıyla satın alıp örnek tarım çiftlikleri kurarak 1937 yılında Türk Millleti’de bağışlayan Atatürk’ün başlattığı tarım devrimini ne çabuk unuttuk. Önceki adı Millet çiftliği olan arazide,100’ün üzerinde üstün verimli meyve ve sebze üretilen Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü arazisini toplu konuta, kamu binalarına, devlet hastanesine ve millet bahçesine tahsis ederken hiç içimiz sızlamadı. Ülkemizin önemli gen kaynağı olan enstitü arazisini küçültükçe küçülttük.
Eski adı Baltacı çiftli olan, daha sonra TİGEM’e devredilen çiftlikte yapılan meyvecilik, süt sığırcılığı, yumurta tavukçuluğu, süs bitkisi üretimi unutuldu gitti. Bir zamanlar bu çiftlikte üretilen pastörize süt ve tereyağı İstanbul’da satılıyordu. Bir bölümünü Yalova üniversitesine tahsis ettik bir bölümünü de çiçek üreticilerinin kurduğu şirkete devrettik. Bu şirket ne yaptı topraktan faydalanmak yerine saksılı süs bitkileri üretimi yapıyor. Mademki toprağı kullanmayacaklardı süs bitkisi üretecek başka alan mı yoktu. Atatürk’ün Baltacı Çiftliği’ne de yazık oldu.
Gacık ve Laledere köylerinin üretim yaptığı yaklaşık 15 bin dekarlık alan önce Bakanlar Kurulu kararı ile  tarımsal amaçlı olarak arazi toplulaştırılmasına tabi tutuldu. Araziler çok parçalanmıştı. Randımanlı tarım yapılamıyordu. Sonra ne oldu biliyorsunuz bu arazi organize sanayi bölgesi ilan edildi. Şimdi arazinin her tarafı delik deşik betonarme binalarla bozuldu gitti.
Taşköprü ovasında köylülere kiralanan ve ekilip dikilen üzerinde meyve ağaçları olan 125 dönümlük tarım arazisi bir fabrikaya tahsis edildi.
Altınova’da deniz doldurularak yapılan tersaneler şimdi yavaş yavaş geriye doğru genişlemeye başladılar. Depolama alanları gibi birçok bahaneleri var. ALTIN OVA ne oluyor şimdi. Başarılı bir tarım örneği olan kivi bahçeleri ne olacak.

O günlerden bugünlere geliverdik. 
Şimdi Yalova Haline kamyonlar dolusu sebze meyve geliyor. 1000-1500 kilometre uzaklardan. Köylerimize seyyar manav kamyonetleri sebze meyve taşımaya başladılar.
İstanbul’un beslenmesine önemli katkı sunan Yalova ve çevresi  artık sus pus. İstanbul’a da Yalova haline geldiği gibi kilometrelerce uzaktan kamyonlarla sebze ve meyve taşıtıyor.
Taze süt alabileceğimiz inek yetiştirenlerin sayısı parmakla sayılacak kadar azaldı. Koyun sürüleri de ortadan kayboldu ya da pek sık görülemeyecek kadar azaldı.
Benim köyüm olan Elmalık Köyü’nde çocukken çobanlık yaparken evimizin inek ve öküzlerini otlatacak alan bulamazdık. Her taraf tütün ve buğday ekili olurdu. Şimdi bütün tarlalar boş ancak otlatacak hayvan kalmamış. Zaten köyün değirmeni de kapatıldı. Amcamın oğlu tek süt ineğini sattı. Gerekçe “Artık besleyemiyorum. Elde ettiğim süt yem parasını bile karşılamıyor.” Diğer amcaoğlum koyun üreticiliği yapıyordu. O da bıraktı. Gerekçe yine aynı.
Yalova’da iyi örnek olarak hiç mi bir şey yok diye kendime soruyorum. Sermayecik Köyü’nde çilek yetiştiriciliği var. Altınova’da kivi üreticiliği var. Başka bir şey aklıma gelmiyor ya da bilmiyorum.
Bugünlerde çarşıda pazarda sebze fidesi satışları var. Vatandaş evinin arkasındaki bahçede ya da balkonunda sebze yetiştirip özlediği eski lezzetleri yakalamaya çalışıyor. Birazda aile bütçesine katkıda bulunmak istiyor. Bu da güzel bir olay…
Üretimden uzaklaşmak, üretim yapılacak toprakları yok etmek akılcı bir davranış değil. 

Gelecek nesiller bizleri asla affetmeyecek…
İyi haftalar diliyorum.
Hoşçakalın.