Mustafa Kemal 28 Ekim 1923 gecesi Çankaya’da İsmet Paşa ve bazı kimseleri toplantıya çağırdı. “Yarın Cumhuriyet’i ilan edeceğiz” diyerek kararını açıkladı. Ertesi gün 29 Ekim 1923 saat 18.45 de TBMM yaptığı toplantıdan sonra 20.30 da “YAŞASIN CUMHURİYET” sesleri arasında Cumhuriyet ilan olundu ve yeni Türk Devletinin adı konuldu: “TÜRKİYE CUMHURİYETİ”

          Bu sonuca bakarak Cumhuriyet bir gecede kararlaştırıldı ve bir günde de tartışılıp kabul edildi diye düşünmek doğru değildir.

          Mustafa Kemal 19 Mayıs 1919 da Samsun’a çıktığında tek bir amacı vardı: Ülkeyi düşman işgalinden kurtarmak ve ulusu bağımsızlığına kavuşturmak. Kuşkusuz o günlerde bu amaca ulaşıldıktan sonra kurulacak yeni Türk Devletinin yönetim şekli kafasında Cumhuriyet olarak tasarlanmıştı.

          Cumhuriyet, ulusun kendisini yönetmesi esasına dayanır. İktidar, toplumun verdiği vekaletle yetkisini kullanarak ülkeyi yönetir. Atatürk ve arkadaşları ilk günden son güne kadar aldıkları kararlarda ve uygulamalarda hep ulusu arkalarına alarak hareket ettiler.

          Samsun sonrası Amasya Genelgesi ile yapılan çağrı üzerine 23 Temmuz – 7 Ağustos 1919 tarihleri arasında Erzurum Kongresi toplandı. Trabzon, Erzurum, Sivas, Bitlis ve Van’dan gelen seçilmiş 62 delege bu kongreye katıldı.

          Daha sonra 4 Eylül – 11 Eylül 1919 tarihleri arasında Sivas Kongresi gerçekleştirildi. Ulusun yine seçilmiş temsilcilerinden oluşan kongreye doğu illeri adına Erzurum Kongresinin Temsil Kurulu üyeleri ile Batı ve Orta Anadolu’dan gelen delegeler katılmıştı. Böylece Sivas Kongresi ulusal bir boyut kazanmıştı.

          İstanbul’un işgalinden bir gün sonra, 17 Mart 1920 de Mustafa Kemal bir genelge yayınladı. Burada yeni idare şeklinin belirlenmesi için bir Kurucu Meclisin oluşturulmasının zorunluluğunu dile getiriyordu.

          Bir ay gibi kısa sürede yapılan hazırlıklardan sonra çağrı yapıldı ve 23 Nisan 1920 günü saat 14.00 de merasimle Meclis açıldı. Mecliste İstanbul’dan gelen 90 dan fazla Mebusa ilaveten 125 Devlet Memuru, 53 Asker, 53 Din Adamı, ve çeşitli sayıda Tüccar, Çiftçi ve Hukukçu vardı. “Türkiye Büyük Millet Meclisi” adı verilen bu Kurul hemen çalışmaya başladı. Başkanlığa da Mustafa Kemal seçildi.

          TBMM’nin ve oluşturulan Hükümetinin çalışma yöntemi Cumhuriyet ilkesine dayanıyordu. Egemenliğin kayıtsız şartsız ulusun elinde olduğu ilan edilmişti. Çeşitli aşamalar sonucu seçimle gelmiş Meclis yasama gücünü, ve onun denetlediği Hükümet yürütme gücünü oluşturmuştu.

          O güne kadar Osmanlı’da var olan, iktidarın dinsel ilkelere ve tek kişinin egemenliğine dayalı yapısı yerine, halka dayalı ve laikliğe yönelen yeni bir yönetim doğmuştu.

          24 Temmuz 1923 de Lozan Antlaşmasının imzalanmasından sonra, işgal kuvvetleri İstanbul’u terk etti. Ankara Hükümeti zaten İstanbul Hükümetini yok sayıyordu. Artık yeni devletin yönetim biçiminin açıklanması zorunlu hale gelmişti. O güne kadar Ankara Hükümetince yürütülen adı konmamış yönetim biçimi Cumhuriyetten başka bir şey değildi. İş sadece bunu kesinleştirmeye kalmıştı.

          Vatan sevgilerinden kuşku duyulmayan, Kurtuluş Savaşının zafere ulaşmasında birlikte çalışmış, Mustafa Kemal’in en yakın arkadaşlarından bazıları ilk anda Cumhuriyeti kabullenemiyorlardı. Belki de eskiye, Osmanlıya aşırı bağlılıklarının sonucu idi.

          Ama artık geriye dönülemezdi. 23 Nisan 1920 den beri yönetim şekli Cumhuriyetten başka bir şey değildi. 29 Ekim 1923 de Meclis bunu onaylayarak, dünyaya ilan etti.

          Cumhuriyetimizin 94. Yılı Kutlu Olsun.