Bu hafta sizlere Türk dili hakkında bir şeyler yazmak istedim.Kendimizi ifade ettiğimiz dilimiz her şeyimiz olsa gerek.

  Türk dili bugün geniş bir coğrafya üzerinde iki yüz milyon insan tarafından konuşulmaktadır ve doğal olarak her dil gibi Türkçe’de de yabancı dillerden alınmış kelimeler mevcuttur.Yakın kültürler,komşu ülkeler arasındaki ilişkiler,siyasi, ve ekonomik bağlar,teknolojik alışverişler dilimizin etkileşimini hızlandırmıştır.

  Türk kavimleri;Asya,Avrupa ve Kuzey Afrika da uzun yıllar devletler kurarak gerekse de komşuluk ilişkileri sayesinde kültür ve dil alışverişinde bulunmuşlar.Yakın komşuluğun getir-diği iletişim en çok;dil,edebiyat,folklor ve etnoğrafya alanında kendini hissettirmiştir.Araştır-macı yazar İskender Pala’nın ‘’Tavan Arası’’ adlı deneme kitabında şu tespitleri sizlerle paylaş-mak istedim.Türkçe’nin etkilediği ve etkilendiği diller arasında;Çince,Sanskritçe,Mogolca,A-rapça,Farsça,Rumca,Bulgarca,İtalyanca ve son dönemlerde İngilizce,Fransızca ve Almanca büyük yer tutarlar.Aynı coğrafyada müşterek hayat sürdürme,teknolojik alışveriş,iç ve dış güçler yabancı kelimelerin dilimize girişini hızlandırmıştır.

   Türkçe,yabancı dillerden aldığı pek çok kelimeyi kendi ses ve şekil özelliklerine öylesine uydurmuştur ki bazen kelimenin yabancı dilden alındığını anlamak için ayrı bir ihtisas gerekir olmuştur.Bu da Türkçe’nin yapı ve işleyiş özelliğindeki kıvraklığa bağlamak mümkündür.

  Örneğin Türkler,nedense bolbola bolbol(bülbül) diyorlar.Anlıyacağınız Farsçada bolbol kelimesi dilimize girdikten sonra bülbül haline gelmiştir.Bunun gibi birçok kelimeyi örnek gösterebiliriz.

  İnsan hangi işi yaparsa yapsın,ana dilini güzel ve etkili konuşup yazmak mecburiyetinde olduğunu düşünüyorum.Maalesef son zamanlarda Türk dilinin içler acısı hali ortadadır.Yaşa-dığımız ilimizde ilgili bir siyasi parti dilimize sahip çıkmak adına,işyerlerinde Türkçe isimler kullanılsın diye imza kampanyası düzenlemiş ve toplanan imzaları Yalova Belediyesine takdim etmiştir.

    Ünlü düşünür Konfüçyüs’e sormuşlar:

  -  Bir memleketi yönetmeye çağrılsaydınız yapacağınız ilk iş ne olurdu?

     Büyük filozof şöyle cevap vermiş:

- Hiç şüphesiz dili gözden geçirmekle işe başlardım.Zira dil kusurlu olursa kelimeler düşünceyi iyi anlatmaz.Düşünce iyi anlaşılmazsa vazifeler gereği gibi yapılamaz.Vazifeler gereği gibi yapılmazsa töre ve kültür bozulur.Töre ve kültür bozulursa adalet yanlış yola sapar.Adalet yoldan çıkarsa şaşkınlık içindeki halk ne yapacağını,işin nereye varacağını bilemez.

   Galiba şimdi tam da bu devirlerdeyiz.O yüzden dilimize sahip çıkalım temennisinde buluna-rak yazımı noktalıyorum.

   Önümüzdeki günler yeni gündemlerde buluşmak dileğiyle esen kalın...