İnsanlık ailesinin yetiştirdiği en büyük liderler arasında yer alan Atatürk için bütün dünya milletlerinin yürekten takdir, hayranlık ve saygı duygularıyla bizim heyecanımıza ortak olduklarını görmek insana çok büyük mutluluk veriyor.

Yıllar evvel, Türkiye’den bir heyet ticarî ilişkileri geliştirmek için Uzak Doğu’ya bir tur düzenliyor. Vietnam’da büyük şehirlerden birinde bir mola veriliyor. Yemek için bir lokantaya giriliyor. Siparişler verilip yemekler yenilirken, kendilerine hizmet eden yaşlı garson, bizimkilere hangi dilden konuştuklarını soruyor. Bizimkiler de, “Türkçe “ diyorlar.

"Türkçe" ve "Türk" sözünü duyan garson, hemen “Mustafa Kemal Paşa” diyor. Bizimkiler şaşırıyor. Garson heyecanla anlatıyor.

“Küçüktüm. Bir gün babam, eve eski bir gazete getirdi. Gazetede Mustafa Kemal Paşa’nın düşmanları ülkesinden nasıl kovduğu, ülkesini geliştirmek için neler yaptığı yazılıydı. Bir de resim vardı gazetede… Babam hem anlattı, hem de resmi gösterdi. Çok etkilendim. Ertesi gün okula giderken gazeteyi de götürdüm. Okul arkadaşlarıma hem babamın anlattıklarını hem de gazetede okuduklarımı anlattım. Bunun üzerine, okul arkadaşlarım gazetedeki Mustafa Kemal Paşa’nın resmini almak için üzerime saldırdılar. Kavga ettik. Ama resmi vermedim. Yüzümdeki yara izi o günden kalmadır.”

*

1923 yılında, daha sonra İngiliz krallık tahtına oturacak olan Edward, Hindistan’ı veliaht olarak ziyaret etmektedir. Top ve trampet sesleri arasında bir savaş gemisinden iner. Ama kendisini karşılayanlar, sadece birkaç mihrace ile birkaç yerli görevlidir. Alışılmışın tersine, halk ortalarda yoktur. Halkın bu ilgisizliğine çok üzülür ve babasına bir mektup yazarak sorar:

"Acaba bu durum, Gandi’ nin düzenlediği bir aşağılama gösterisi midir?"

Babasının verdiği cevap, Mustafa Kemal Paşa’nın nasıl göründüğünün ve öneminin açıklamasıdır:

"Hayır! Bunun nedenini Mustafa Kemal’in açtığı Kurtuluş Savaşı’nda aramak daha doğru olur..."

*

Yakup Kadri Karaosmanoğlu, İsviçre’de büyükelçidir. Hindistan’ın genç elçisi de Gandi’nin sağ kolu olan Desai’nin oğludur. Arkadaş olurlar. Hintli diplomat, ona bir anısını anlatır:

"Okuldan eve her dönüşümde babam beni yanına çağırır ve ne öğrendiğimi sorardı. Ben de okuduğum derslerle ilgili olarak kendisine bilgi verirdim... Sık sık şöyle derdi: ‘Bir insan olarak bu derslerden yararlanmak elbette ki gerekir. Fakat bir Hintli olarak muhtaç olduğun en büyük ders, Türkiye’ nin Kurtuluş Savaşı tarihidir. Şimdi yanımda otur, onu da sana ben anlatayım..."

*

Vatan gazetesi başyazarı Ahmet Emin Yalman, uzun gezilerinden birinde İngiliz Guyana’sına uğrar ve orada bir yerli ile arasında şu konuşma geçer:

"Siz hangi millettensiniz ?"

"Türküm."

"Öyle ise dost ve hatta kardeş sayılırız."

"Neden? Müslüman mısınız ?"

"Hayır, Hıristiyan’ım. Fakat bağımsızlığına susamış bir Guyanalı Hıristiyan’ım ve birçok yurttaşım gibi, sizin kurtuluş mücadelenizin hayranlarındanım. Günün birinde, biz de büyük önderiniz Mustafa Kemal’ in açtığı yoldan yürüyeceğiz..."

*

Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Brezilyalı bir diplomat arkadaşının, kendisine Atatürk ile ilgili olarak şunları anlattığını yazar:

“Biz Güney Amerika’da Türk denince bir zamanlar memleketimize göçmen olarak gelmiş satıcılardan başka kimseyi anlamazdık. Sizin millet olarak büyüklüğünüzü, şeref ve değerinizi ancak Mustafa Kemal adı işitildikten sonra takdir imkânı bulduk.”

Bangladeş'in millî şairi Kazı Nasrul İslâm'ın 1921'de kaleme aldığı destansı şiir "Kemal Paşa" bugün okullarda okutuluyor.

Atatürk'ün vefatından 4 ay sonra Feni' de yerli halkın kendi tasarruflarıyla kurduğu "Mustafa Kemal Lisesi" hâlâ ayakta...

Evet, ne demiştik?

Dünya lideri olmak, işte böyle bir şey!