Melekis, son 10 yıllık dönemde milli eğitimin hiçbir sorununu çözmeyen bakanlığın ve hükümetin, 1997’de geçilen 8 yıllık zorunlu eğitimi sorunlu gösterdiğini kaydederek, “2002 yılından bu güne 10 yıllık dönemde milli eğitimin hiçbir sorununu çözmeyen bakanlığın ve hükümetin sanki bütün suç 1997 yılında geçilen 8 yıllık zorunlu eğitimmiş gibi kamuoyunu bilim dışı verilerle kandırmaya yönelik sözleri asla ciddiye alınmamalıdır” dedi.

“Öğretmenler İtibarsızlaştırılmıştır”

Melekis, “10 yıllık süreç içerisinde eğitim çalışanlarının ekonomik ve özlük sorunlarında hiçbir çözüm üretilmezken eğitim çalışanlarının itibarsızlaştırılması yönünde hayli yol alınmıştır. Bizzat Başbakan’ın öğretmenlere yönelik sarf ettiği sözler eğitim çalışanlarının çalışma azmini ve isteğini ortadan kaldırmıştır. Başbakan eğitim çalışanlarını topluma “az çalışan, çok tatil yapan, gözü paraya doymayanlar” olarak göstermiştir. Milli Eğitim Bakanı ise kendi bakanlığının çalışanlarına sahip çıkması gerekirken, Başbakan’ın sözleri karşısında suskun kalmıştır. Cumhuriyet tarihinde öğretmenini bu kadar sahipsiz bırakan bir Milli Eğitim Bakanı görülmemiştir” diye konuştu.

“Öğretmenlerin Aile Bütünlüğü Parçalanmıştır”

Okul dönüşümleri nedeniyle binlerce öğrencinin okullarından olduğunu ve yine binlerce öğretmenin norm kadro fazlası durumuna düştüğünü söyleyen Melekis, “Dinçer’in ‘Sınıf öğretmenlerinin bir tekinin dahi norm kadro fazlası olmayacağı’ yönündeki açıklamasına rağmen, bakanlığın verilerine göre 29 bini sınıf öğretmeni olmak üzere 68 bin öğretmen norm fazlası durumuna düşmüştür. Durum böyleyken, 10 Eylül’de yapılan atamalarda sınıf öğretmenlerine sadece 341 kadro ayrılmıştır. Geçen yılki iller arası yer değiştirme kılavuzunda sınıf öğretmenleri için 2000 kadro açılmışken, bu yıl sadece 189 kadro açılmıştır.

Açılan 7 ile (Bitlis, Hakkari, Iğdır, Kastamonu, Şanlıurfa, Şırnak, Tekirdağ) bakıldığında, yıllardır yer değiştirme bekleyen sınıf öğretmenlerimizin nasıl mağdur edildiği açıktır. Dinçer ve bürokratları, özür durumu atamalarında da ne kadar beceriksiz olduklarını göstermişlerdir. Bakanlık, öğretmenleri eşlerinden, çocuklarından ayırarak toplumun temeli olan aile bütünlüğünü paramparça etmiştir. Gerçekçi olmayan norm kadroları gerekçe göstererek 5-10 ilin dışında bütün illeri atamalara kapatıp binlerce öğretmeni mağdur etmiş, il emri uygulamasını yerine getirmeyerek öğretmenlerin ve çocuklarının çığlıklarına kulaklarını kapamıştır” dedi.

“Hizmetli ve Memurlar Köle Gibi Çalıştırılmaktadır”

Melekis sözlerine, “Okullarımızın önemli bir yükünü sırtlarında taşıyan hizmetli ve memurların yıllardır görev tanımları yapılmamıştır. Ortaçağ köle anlayışı ile okulun tüm angarya işlerini gerçekleştiren memur ve hizmetlilerin sorunlarına hiçbir çözüm getirilmemiştir. Eğitim öğretim yılı başında verilen ‘eğitime hazırlık ödeneği’  her zaman üvey evlat muamelesi gören hizmetli ve memurlara verilmemektedir. Okullarda yeterli sayıda hizmetli ve memur olmaması nedeniyle iş yükleri oldukça fazladır. Hizmetli ve memur kadrosunda çalışanlar köle gibi günde yaklaşık 12 saat çalıştırılmalarına karşın ek ücret alamamaktadırlar” diye sürdürdü. 

“4+4+4 ile Çocuklarımızın ve Ülkemizin Geleceği Karartılmaktadır”

Talim Terbiye Kurulu’nun kadrolaşma hareketiyle milli eğitimi özelleştirme ve dinselleştirme aracı haline getirildiğini, çıkarılan yeni yönetmelikle Talim Terbiye Kurulu’nda görevli eğitim çalışanlarının mağdur edildiğini, pek çok hak kaybına uğratıldığını söyleyen Melekis, 4+4+4’ü de ideolojik bir eğitim yasası olarak niteledi. Melekis, “4+4+4 ile çocuklarımızın ve ülkemizin geleceği karartılmaktadır.

4+4+4 eğitim sistemine ilişkin bilim insanları ve eğitim örgütlerinin uyarıları dikkate alınmamış, yeterli hazırlık ve altyapı çalışmaları yapılmadan uygulamaya geçilmiştir. İleri sürülen bütün itirazların AKP Hükümetince yok sayılması ve tamamen ideolojik hedefler doğrultusunda hareket edilmesi, yeni eğitim sisteminin uygulaması aşamasında birçok sorunu beraberinde getirmiştir.  4+4+4 eğitim sistemi ile 8 yıllık temel eğitim 4 yıla indirilmiş, kız çocuklarının, yoksul çocukların, köy çocuklarının ve engelli çocukların üst öğrenime devam etme olanakları ortadan kaldırılmıştır. Uygulama, çocuk işçiliğini, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini ve ayrımcılığı, sınıfsal ayrışmayı, köy-kent kutuplaşmasını teşvik etmekte, çocukların toplumsallaşarak gelişiminin önünü kapatmaktadır.

Eğitim-İş olarak bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da eğitimin ve eğitim çalışanlarının sorunlarının takipçisi olacağımızı, haksızlığa uğrayan tüm eğitim çalışanlarının yanında olacağımızın bir kez daha altını çizmek istiyoruz.  Bu duygu ve düşüncelerle tüm eğitim çalışanlarının ve öğrencilerimizin yeni eğitim öğretim yılını kutluyor; yeni eğitim-öğretim yılının ülkemize ve ulusumuza güzellikler getirmesini diliyoruz” dedi. 

Editör: TE Bilişim